Otobüsle Mut’tan Ankara’ya gidiyor kadın…
Konya’da mola veriyor sürücü.
Otobüsten inmiyor kadın ama gözleri dışarıda…
İki genç çay içiyor bir masada; birisi Mutlu, tanıyor,
Sürücü yardımcısı, “Kimse kalmasın aşağıda” diyor,
Yarım çayını bırakıp koşuyor Mutlu genç,
El sallıyor öbürü,
Arkasından da,
Yarım bardağı boşaltıyor yarım bardağına,
İçiyor doya doya!..
Gecenin sonu, sabahın başlangıcı…
Kimisi uyuyor, kimisi hiç uyuyamamış, kimisi yarı uyanık…
İçerisi loş…
Birden, arkalardan ağır bir küfür sesi!..
Arkaya çevriliyor uyuyamayanların, uyananların başı.
Canlı ışıkları yakıyor sürücü, sürücü yardımcısı koşuyor arkaya.
Soluk alıyor herkes,
Uykusunda küfrediyormuş adamın birisi!..
Geçilirken Gölbaşı…
Dıtdıt, dıtdıt; bir telefon uyarısı.
Kimin telefonu, kimin telefonu?..
Bakıyor herkes birbirine.
Sağır sanki telefonun sahibi…
Sürücü yardımcısı kulak kabartarak
Gidiyor en arkaya,
Dönüyor geriye,
Ortalarda bir adam, uyanık,
Zerre haberi yok olup bitenden,
Sürücü yardımcısı yanı başında dikiliyor,
“Amca bu ses senin telefonundan geliyor!..”
Kadının yanında oturan kadının
Altı saattir ilk sesi,
“Geldik mi Ankara’ya?”