Bu gün yaylaya göçüyorum. Hoşça kalın. Bin dokuz yüz otuz üç yılında köyümüzde yaşanan bir olay var. Sevgi çeşitlerini olduğu gibi yansıtıyor. Vatan, millet benzeri her çeşit sevgiyi de bu kapsamda düşünebiliriz. O nedenle siz dostlarıma anlatmayı uygun buldum: Otuz yaşında aslan gibi bir genç sancılanır. Komşu köyden; fakat halamla evli. Sancı tutar tutmaz bizim eve getirirler. Yakınları toplanmıştır hastanın başında. O arada köyün öğretmeni de gelir. Amansız bir sancı, dayanılır gibi değil. Hasta bağırtısı ile dağları yırtmaktadır. Orada bulunan kişilerin hastaya tutum ve davranışlarını inceleyelim:
Her kafadan bir ses çıkmakta, bir öneri gelmekte. Gün görmüşler: “Tiyrek verin, hint yağı içirin. İçindeki dert sökülürse rahatlar.”
Halam yani karısı: Hastayı en çok seven. Aslan gibi kocasının bir sancı yüzünden konu komşuyu tedirgin etmesinden utanmaktadır. İçinden: “Koskoca adamın bir sancı yüzünden yaptıklarına bak!” biçiminde kınamaktadır.
Öğretmen Niyazi Belenli: “Etmeyin bu hastayı Silifke’ye doktora atalım!” biçiminde bas bas bağırmakta; ama kimseye söz anlatamamakta.
Komşu köyün hocası (imam): Öğretmeni azarlamakta: ”Sus be zındık! Derdi veren de Allah dermanı verecek olan da!”
Hastanın derdi apandisit. O ateşe düşmüş gibi bağırırken apandisit patlar, hasta can verir.
Ben bu olayı Aksu Köy Enstitüsü’nde bilinçlendikten sonra duydum. Hastanın yerine vatanımızı koydum. Aynı o hasta gibi vatanımızın çevresinde de değişik pencerelerden bakarak çok farklı sevgi çeşitleri var.
Ben bu olayda üç çeşit sevgi gördüm. Karısının sevgisi. Özden; fakat yanlış. Olay beklemediği bir biçimde sonlanınca çılgına döner. Ne ağıtlar yakar bir bilseniz!
Hint yağı sökecek sandım
Tiyrek de kesecek sandım
Sancı da geçecek sandım
Bilemedim kula beğim!
Öğretmeninki gerçek sevgi. Azınlıkta olduğundan bir işe yaramamış.
Hocanın sevgisine gelince “sahte” diyeceğim; ama samimi olarak böyle olduğuna inananları ayırıyorum. O zaman “alt üst, ya da devir” adı verilen bir kavram varmış. Cenazeyi hocalar kaldırırmış. Bunu da bir bedeli olurmuş. Hoca alırmış bu bedeli. Bu hastanın ölümünden de bir danalı inek almış hoca.
Ali UYSAL