Tutucu toplumlarda aşk’ı okuyan çok, “okudum” diyen az olur.
Arkadaşlarıma, dostlarıma, eli birazcık kalem tutanlara diyorum ki, beni biriktirin, ölmeden zor ya, ölünce belki gerekli olurum.
Bilge kişi bilen, bilinçli, birikimli, birleştirici, belleği boş olmayan, alçakgönüllü, hoşgörülü, yolgösterici, öngörüsü güçlü olan kişidir.
İnsan, tümüyle kendisi olan bir varlık değildir.
(“Kendisi kimdir ki?” sorusu ise sizin olsun!..)
Kendisine yaşatılmayan bir yaşamı alkışlayan birisi bencil değil, bilinçsizdir ancak.
Gerisi yazdan, yayladan, Sertavul’dan kalma…
Yaylaya geleli yirmi günü geçti, Özgürlük Yolu’mda yaklaşık yirmi gündür yürüyorum. Ama inanır mısınız, ilk kez tenim doya doya bir bayram yaptı bu sabah. Çünkü her sabah poyrazla yürüdüm. Bu sabah, “Yine gelirim” diye diye gitti…
Gömleğimin üzerine başka bir şey giysem de sabahleyin poyraz, püfür püfür tenime çarpan yaman bir bir kırbaçtı, dolaysıyla da bütün bedenimin gerilmesi ve tutsak edilmesiydi. Ve yaşasın giysilerim dediğim çelişkili anlardı!..
Bu sabahsa gömleğimi çıkardım. Çünkü sabahın doyumsuz serinliğini yaşasam da, bunu daha daha da yaşamak için gömleğim bedenime giydirilmiş bin hapishane gibiydi, o derin serinlikle bedenim iliklerine kadar buluşamıyordu sanki, özgür değildi. Gömleğim, tenimin belki de tanımlanamaz o doyumsuz derin özgürlüğünü engelleyendi, serinlikle tenim arasında perdeydi, duvardı, el dokunamayıştı, camdan görüş, camdan öpüştü…
Ayyy, özgürlük ne güzel!..
Sertavuldayım, sabah yürüyüşümü yapıp parka geldim, spor aygıtlarında çalışacağım. Uzaktan tanıdığım ama burada ilk gördüğüm bir adam. Günaydın, hoş beş, ille de köylerimiz, kültürümüzde var bu bizim. Selamlı köyündenmiş adam.
Sonra yaşımı sordu. “Yolun yarısı” dedim ben de, arkasını getirmedim. Arkasını okurlarım bilir aslında. Soru sırası bende, “Peki, kaç gibi gözüküyorum?” dedim ben de. “En az yetmiş” dedi. Söz yine bende: “Yahu siz birbirinizin papağanı mısınız?” “Ne oldu ki?” “On yıl önce sizin köyden birisi yine yetmiş demişti.” “Yok, köylü birisi böyle demez, şaka yapıyorsun sen!”
İşte ‘arkası’ dediğim bu…