Birisine “Bugün çok güzelsiniz” diyecekseniz, dününü bilmeniz gerekir onun.
Bilmem anlaşıldı mı ‘dervişin’ niyeti?..
Ama ben yine de “ne olur ne olmaz” deyip DOMUZ /1’e dokunmakla başlayayım yazıma.
Üç domuz anısından birisini anlatmış, sıra gelmişti ikiyle üçe:
Dağdan; Dandı’dan geliyorduk. Yanımda bir arkadaşım daha vardı. Aşağıya doğru inip geldikçe yolun kenarında bir çeşme, birkaç ev, evlerin çevrelerinde birer/ yarım dönümlük bahçeler… Gençali köyünden birkaç kişinin yaylası burası.
Su içelim diyerek durduk. Bir de ne görelim! Çeşmenin önünden içeriye doğru sapan yolun üzerine çokutmuş ateşi bir adam, üzerine de teneke bir varil koymuş, bir şeyler pişiriyor. Sanki bulgur kaynatıyor.
“Kolay gelsin arkadaş!” diyerek vardık yanına. Tanıdığımız birisi değil.
“Ne pişiriyorsun böyle?”
“Domuz başı. Üç tane domuz başı var bu varilin içinde.”
Daha bir meraklandık.
“Domuz paçası mı yapacaksın, hayırdır?”
“Dişlerini çıkaracam dişlerini, haşlanınca daha kolay çıkıyor.”
“Sonra?”
“Sonrası, Konya’ya şirkete göndereceğim, o da dışarıya satacak. Kadınlara süs takısı yapılıyormuş bunlardan.”
“Sen kimsin peki? Nerden buluyorsun bu domuz başlarını?”
“Ben şirketin görevlisiyim. Şirket para karşılığı domuz ve dağkeçisi öldürtüyor buralarda. Dağkeçisi 5.000, domuz 1.000 lira.” (Yanılmıyorsam rakamlar böyleydi, tarih de altı yedi yıl önceydi)
Sanki bir yaşına daha basmıştık!..
+++
Kimisi “Su suluyorum!” dese de, ben bahçe suluyorum, Deveci’de, güpegündüz…
Damlama yok daha, salma sulama…
Yalağın birisine saldım suyu, oturdum bekliyorum. Cırcırböcekleri, serçeler, alakargalar, hatta bir tane karayılan…
Sol yanımda birden bir çıtırtı, bir baktım, kahverengimsi, eşek kadar bir köpek! Durmuş bana bakıyor. Ayy! Köpek değil bu, domuzzz! Güpegündüz burada domuz olacağını nereden düşüneyim! Şaşkınlıkla kalktım ayağa. Kırk yıllık arkadaşım sanki, ben kalkınca beş on metre gidip durdu, yeniden bana bakmaya başladı.
Arka yönümde bir çıtırtı daha, iki de daha küçük, on metre var onlarla aramda da.
Elimdeki küreği yalaktaki suya öyle bir yapıştırdım ki; şırappp!..
Küçüklür geriye döndü, iri olan da benim çevremi dolanarak onlara doğru komşu bahçeye, kös kös koşar adım gittiler.
Yazının sonuna gelince, “Domuz sorununu çözmenin en kolay yolu, Diyanet’in, “Domuz eti helaldir” diye bir fetva vermesidir” diyen Mehmet Çiftçioğlu’nun bu sözünden kaynaklandı üç anı da.
Doğada birileri baskınsa, bir dengesizlik vardır. Ne dersiniz?