DOLAR
35,6798
EURO
37,4767
ALTIN
3.181,09
BIST
10.104,85
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mersin
Açık
18°C
Mersin
18°C
Açık
Pazartesi Açık
18°C
Salı Açık
18°C
Çarşamba Parçalı Bulutlu
17°C
Perşembe Açık
17°C

KEKLİK

06.02.2019
A+
A-

Geçenlerde Facebook’ta gezerken, Kozlar aşığı dostum Sadık Keskin’in bir paylaşımında, eski Mut avcılarından bahsederken avcıların şimdiki İş Bankası‘nın yerinde bulunan Gara Rıfat’ın pastanesinde toplandıklarını ve ordan ava çıktıklarını okudum. Ben de babamların 60 yıl önceleri aynı pastanede toplanarak ava gittiklerini hatırladım. Bundan 60 yıl önceleri Mut, şimdiki gibi geniş bir alana yayılmamıştı. Kızıldağ ve Sarıtaş mevkileri yerleşim alanlarına uzak bakir bölgelerdi.

Keklik, Tavşan gibi av hayvanları, nerede ise Mut’un yakınlarına kadar gelirlerdi. Yani avlanacak av fazla idi. Avcılarda şimdiki gibi otomatik silahlar yoktu. En fazla bir atmada peş peşe iki atış yapabilen çifte tabir edilen tüfekler vardı. Bundan dolayıda daha az hayvan avlandığından av boldu.

Çocukluk yıllarımızın belli başlı avcıları olarak; Kaymakam Haluk bey, Kale Mahallesi’nde Bukay Tüzün’lerin evinde otururdu. Babam Kasap Nuri, Hatıpların Hüsnü Efendi, Adana’lı Ramazan, Ahmet Kavastan, Movak Ali ve diğer Ali Kirazlı, Hıfsı Kılıç gibi gençleri sayabiliriz. Bir de yaşlılardan Koca Sadık (Sadık Oral). Avcılar Derneği henüz kurulmamıştı. Av kuralları biraz daha yaşlı ve tecrübeli avcılar tarafın konulurdu. Örneğin bir avcı bir günde 4 adet Keklikten fazla vuramazdı. Avcılar, kullanacakları fişekleri bir gün önceden kendileri hazırlardı.

Babamın çifte atar tüfeği, bir de Doç isimli av köpeği vardı. Köpek her avcıda vardı, zira avcının en büyük yardımcısıdır. Dağda köpek avcıdan elli, yüz metre ilerde gider, keklik kokusu aldığı çalının uzağında durur ferma yaparak av olduğunu haber verir. Avcı hazırlığını yapar köpeğe haydi çıkar diye komut verir, çalının içerisine atlayan köpek, kekliği uçurur, havada iken avcı uçara tüfeği ateşler, vurulan keklik belki beşyüz metre ilerilere, belki bir derenin kenarına düşer. Bu arada köpek avı düşeceği yere kadar takip eder, düştüğü yerden alarak avcıya getirip teslim eder. Köpek olmasa düşen avı bulmak imkansızlaşır…

Kışın birinde, Cumartesi günü Kozlar’a av partisi düzenlendi. Basri Ertan’ın burunsuz Bedford kamyonu kiralandı. On beş, yirmi kadar avcı köpekleri ile beraber kamyona binerek Kozlar’a gidildi. Babam benide götürmüştü. Kozlar’a girişte, Yıkılgan’da avcılar inerek, dağıldılar. Akşam toplanma yeri olarak bizim ev verilmişti. Akşam yaklaşırken, hizmet etmek için getirilen gençler meşe odunundan, ocağa büyük bir ateş yaktılar. Bu arada civardan tüfek sesleri geliyordu, sanki sanırsın harp var…

Dönen avcılar vurdukları kekliği koyuyorlar gençler onların tüylerini yolarak, pişirmeye hazır hale getiriyorlardı. Akşam toplanıldı, her avcı dört keklik getirmişti, fazlası konan kural gereği yasaktı. Elli altmış adet kekliği, 15-20 kişi sabaha kadar kor ateşte pişirerek, ben de dahil, kendimize ziyafet

çektik. Ertesi gün avlanan keklikleri herkes evine götürecekti…

Gecenin bir yarısı, sohbete geçildiği bir anda, Ahmet Kavastan ile beraber Mersin’den gelen Ziya isimli bir arkadaşa Kaymakam Haluk bey dedi ki; “Ziya usta şöyle gerçek bir avcı yalanı söyle de dinleyelim” “Olur Kaymakam Beğ” dedi ve başladı Ziya usta: “Bir tarihte Tarsus’ta, Namrun Yaylası’na şimdiki gibi ava gittik. Kamyonda giderken benim köpek devamlı köşede oturan arkadaşa havlıyor. O kişiyide tanımıyorum, kim olduğunu bilmiyorum, ilk defa geliyor. Adama mahçup oluyorum bir taraftan. Neyse, Namrun Yaylası’na vardık. Dağa çıkmadan önce muhtara isimlerimizi yazdırıyoruz. Ama benim köpek o arkadaşa havlamaya devam ediyor. Sıra bu arkadaşa geldi, muhtar: “Adın, soyadın ne?” dedi. “KEKLİK” demez mi !!! Kaymakam Beğ, benim köpek adama soyadı KEKLİK olduğu için havlıyormuş meğer.”

Gece yarısı uyumuşum, bizim avcılar sabaha kadar eğlenmişler. Sabah tekrar dağıldılar akşam Mut’a geldik.

NECATİ UĞUR GÜRGEN

ETİKETLER:
Yazarın Diğer Yazıları