Bir zamanlar Silifke’de yayınlanan Akyol Gazetesi vardı. Orada bir köşem vardı. Önce adı yoktu. Bir sanatçı arkadaşım ALİ YÜKSEL; bir Kirmen çizdi, köşemin başlığı KİRMEN oldu. O günden sonra hep yazdım. Daktilo ile yazıyordum. Matbaaya elden götürüyor, Ahmet KILINÇ, Mehdi MUCUK ya da bir başkası onu diziyordu. Tek tek harfler diziliyordu. Yazılarımı onlar ezbere bilirdi.
Kirmen daha sonra Sesimiz, Oy Trabzon, Yeni Haber, şimdilerde Mutilcemiz.Net, Ufukturu.Net’te yazılarım ile devam ediyor. Yazıya başladığımda neden Kirmen diye yazmıştım. O yazımızı bulamadım. Çünkü 1999’da Taşucu’nu sel almıştı. Arşivim sular altında kaldı. Bir kısmını çamurlar içinde kurtardım ama o yazıyı bulamadım.
Ama anımsadığı
kadarı ile :
“Kirmen Yörük kadının elinde, davarın başında, avar sularken, bir elinde yün, diğer elinde kirmen, eğirir durur. Yün yumağı küçüldükçe; kirmende eğrilen ip, çoğalır. Kirmen boşaltılır. Tekrar ele yün alınır, tekrar döngü başlar. Genç kız, genç kadın, ya da yaşlı kadın kirmen dönerken hayal kurar. Kirmenin dönüşüne kendini kaptırır. Bir türkü olur, bir sevda olur. Bazen uzaktan bir kaval sesi gelir. İşte o zaman sevda çevrilen iplerin içinde kendini bulur.
Bir bakarsın
kirmenin ucu yerde kendine yer bulmuştur. Toprağı oyar gider. Bir taşa gelince,
hayal durur. Kendine gelir. Diğer elindeki yün bitmiştir. Kirmeni alır, Kestel
yumağını alır torbasına kor. O günkü, sevda telleri ilmik, ilmik olmuştur. O
yumağın içinde birlikte, dokunacak kilim, dokunacak ala çulda, kızıl alada, ala
heybede yerini alacaktır.
Çocukluğumuzda bir
bakımcı Ümmü vardı. Şimdiki Çamlıca, esli adı ile Çaltı da evi vardı. Bakıma
gelenlerin yüzüne bakar, bakar, sonra eline kirmenini alır, çevirmeye başlardı.
Kirmenin her dönüşünde, o konuşur, geçmişten, geleceğe bir köprü kurardı.
Bilirdi, bilmez di,onu bilmem; insanlar mutlu ayrılırdı. Şimdilerde kirmen eğiren bir kadın görsem,
bakımcı Ümmü aklıma gelir. Allah rahmet eylesin. Şimdi o evin önünde bir market
var. Bir mahalle olmuş.
Yazılarımı yazarken
bir elimde kirmen vardır. Yünü alır, eğirmeye devam ederim. Kirmen döndükçe
hayallerim ; daktilonun tuşları ile buluşur. Her konulan noktada bir ses gelir.
Sanki kirmenin ucu taşa gelmiş, şimdilerde bilgi sayar tuşuna basarken , hala
daktilo alışkanlığı ile , nokta tuşuna sert vurmaya devam ediyorum. O yılların
göz ağrısı iki daktilo hala evimde, biri
yaylada, biri sahilde. Onlar kirmenin tek görgü tanığı. Ne sırlar taşırlar. Ah
bir dile gelebilseler, ah bir konuşsalar. Yazamadıklarını , kağıda dökülmeyen
sözcükler.
Ama bir şey itiraf
etmeliyim. Daktiloyu öğrendiğim avukat sekterliği dönemim. Yanında çalıştığım
Avukat Hatay Üyetürk. Ondan hukuk, adalet duygularını öğrendim. Dilekçeler,
dilekçeler, boşanma, tarla, gün geldi, temyiz dilekçesi. Onların arasında
gazeteye yazı yetiştirme. Yazımı bekleyen dizgiciler. İşte Kirmenin öyküsü. “
Cenupta Türkmen
Oymakları. / Ali Rıza Yalman (YALKIN) Gazi Antep, K.Maraş, Adana, İçel
yöresinde 1928 yıllarında atın sırtında, yada yayan. Tüm Toroslar,yüğlük, Aladağ, Bolkar Dağları , Nurhak Dağları
dolaşmış. Göksu ırmağının batısına geçmeye ömrü yetmemiş. İşte araştırmacımız
Kirmen i Yörüklerin içinde görüp tanımlamış. Bakalım de demiş:
“ Bu aletin yaygın ismi bütün Anadolu’da : KİRMEN’dir. Alet çınar ağacından bir mile geçirilmiş dört kanattan meydana gelir. Kirmen ile yün, pamuk iplikleri hazırlanır. Bu işe yün eğirme, pamuk eğirme ismi verilir.
Yünden bükülmüş
ipliklere “ Yün ip” , keçi kılından bükülmüş iplere “ kıl ip “ , pamuktan
bükülmüş iplere de “ pamuk ip “ denir. Pamuk ipim biraz kalınca eğrilmiş
olanlarına “ tırlık “ denir.Tırlıklar kilim ve savan ve çuval işlerinin alt
kısmında kullanılır. (
dokumaların uzun iplerinin ismine Atkı , genişliğine olanına yani dokumayı
meydana getiren iplerin ismine Ezgi denir. )
Kirmen ile bükülecek
iplerin yünleri sol kol bileğine bilezik gibi geçirilir ve sağ el ile kirmen
döndürülür. İp büküldükten sonra kirmenin kanatlarının üstüne sarılır. Yörükler
gezginci oldukları için genellikle bu usulü takip ederler.
Kirmenler ip bükme
ve eğirme ; Yörüklerde erkek ve kadınların ortak işlerindendir. Çok zaman kışın
giyilecek çoraplar bile obanın erkekleri tarafından örülür. Bu işi biraz
ihtiyarlamış adamlar yaparlar. Delikanlılar daha ağır işlerde uğraştıklarından
ne kirmen bükerler, ne de çorap örerler. Yaylalarda bir çok ihtiyar deve
güder,türkü söyler.bununla birlikte beraber ellerinden kirmeni bıraktıklarını
görmedim. “
Cilt II. Sahife 465-467
50 yıllık yazı
geçmişi Us umun içinden Kirmen in dilinde sizlere ulaştı. Ülkemde, Avrupa, ya
da başka bir ülkede Google sorarsan, bir şeyler sıralanıyor. Araştırmalar,
gözlemler yazıya dökülüyor. Zaman geliyor Japonya, Hollanda, ya İngiltere de
bir araştırmacının yazılarının kaynakçalarında yer alıyorsun. Kitapsız
diyorlardı ya : geçtiğimiz yıl onu da yendik. Artık bir çocuğumuz var. AY
IŞIĞINDA GİDENLER / TAHTACI YAŞAMINDAN KESİTLER / Öykü Çalışması .
Halk bilimi araştırmaları
daha kirmen de eğrilmeye devam ediyor. Gün gelir, oda okuyucu ile buluşur. Ama
en kolayı haftalık yazılar ile okuyucu ile buluşma. Bir beğeni, bir yorum.
İnsan bunun ile de mutlu olabiliyor.
Yazmak , okuyucu ile buluşmak yaşama sevincinin coşkusu oluyor.
İNSAN ODAKLI BİR
YAŞAM İÇİN ; YAŞAMA SEVİNCİ KİRMEN ile aranızda olmaya devam edecek.