Başlık bile insanı mutsuz etmeye yetiyor değil mi? Evlerinde, sıcak yuvalarında, okullarında ya da arkadaşları ile olması gereken saatlerde bazı çocuklarımız erken yaşlarda büyümek zorunda bırakılıyor. Ekonomik olarak az gelişmiş ve eşitlikçi olmayan bir ülkede dünyaya gelmişseniz hangi ailede dünyaya geldiğiniz daha önemli hale geliyor. Türkiye’de çocuk işçiliği son yıllarda yaşanan ekonomik kriz ve artan yoksullukla birlikte ciddi bir yükseliş göstermiştir. 2022 yılı itibarıyla, 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma oranı %18,7 iken 2023 yılında %22,1’e, 2024 yılında % 24,9’a yükselmiştir. Yani 4 çocuktan 1’i işçi olarak çalışıyor. Bu oran erkek çocuklarda yüzde 35,6 iken kız çocuklarında ise yüzde 13,7 olarak gerçekleşmiştir. 2024’te 15-17 yaş grubunda 3 milyon 894 bin çocuk bulunurken, bunların 970 bini kayıtlı işçi olarak çalışıyor. Türkiye’de çocuk işçiliğiyle ilgili bu veriler, sorunun ciddiyetini ve yaygınlığını gözler önüne sermektedir.
Çalışan çocukların %30,8’i tarım sektöründe, %23,7’si sanayi sektöründe ve %45,5’i hizmet sektöründe çalışmaktadır. Çalışan çocukların %65,7’si eğitimine devam etmekte, ancak %36,2’si ücretsiz aile işçisi olarak çalıştırılarak ekonomik istismara maruz kalmaktadır. Çocukların büyük bir kısmı, ailelerinin ekonomik yükünü hafifletmek amacıyla çalışmakta ve bu durum eğitimlerine devam etmelerini engellemektedir. Devam etse bile okul başarılarını olumsuz etkilemektedir.
Çocuk işçiliğinin artışında başlıca nedenler arasında yoksulluk, işsizlik, eğitim eksiklikleri ve derinleşen ekonomik kriz yer alıyor. Ayrıca bazı işverenlerin ucuz iş gücü sağlama isteği de bu sorunun yaygınlaşmasına neden olmaktadır. Sanayide çırak ve kalfa olarak çalıştırılan çocuk işçiler, Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) uygulaması ile birlikte bedava işgücü haline getirilmiştir. Sadece sanayide mi oteller, mimarlık şirketleri, restoranlar, diğer işyerlerinde birçok işveren ekonomik krizin staj ya da çıraklık adı altında ucuz işgücü ile üstesinden gelmeye çalışmaktadır. Çok ünlü mimarlık ofisleri ne yapıyor biliyor musunuz? Okullarını derece ile bitirmiş başarılı öğrencilerini staj ya da deneme süresi adı altında (süresi de belli olmayan) yok para ile çalıştırmaktadır. Otellerde de bu yaklaşım yaygındır.
2025 yılı itibarıyla, MESEM öğrencilerine ödenen devlet katkısı miktarları şu şekildedir:
- 9, 10 ve 11. sınıf çırak öğrencileri: Aylık 6.631,40 TL
- 12. sınıf kalfa öğrencileri ve Ustalık Telafi Programı (UTP) öğrencileri: Aylık 11.052,34 TL
Öğrencilerin devamsızlık günleri için ücretlerinden kesinti yapılmaktadır. Bu uygulamanın işveren için hiçbir yükü yok. Bir asgari ücretli işçi çalıştırmaya kalksa işverene maliyeti toplam 30.621,48 TL olacak.
MESEM uygulaması Almanya uygulamasından alınmış ve özünde doğru bir uygulama olmakla birlikte Türk usulü uygulandığından dolayı sorunlu yol almaya devam ediyor. Sabah erken saatlerde sanayi sitesinde idim. Neredeyse hemen hemen birçok işyerinde bu çocuklarla karşılaşmanız mümkün. Sabah sanayi sitesinde karşılaştığım bir işyerinde işyeri sahibinden başka çalışan yok. 15-16 yaşındaki üç çocuk MESEM kapsamında çalışıyor. Patron olmayınca da doğal olarak bu çocukların kovalamaca oynaması, şakalaşmaları ve eğlenmeleri sabahın sessizliğinde caddeyi kaplıyordu. Çok normal çünkü onlar nihayetinde çocuklardı. Patronu başında olan çocuklar ise tüm ciddiyeti ile çalışmaya tam gaz devam ediyordu.
MESEM kapsamında çalışan çocuklar haftada 1 gün okulda, 4 gün ise işyerlerinde günde toplam 5 gün ve günde 8 saat çalışmak zorundadır. Ama sanayi de çalışma süresi günde en az 10 saat ve haftanın 6 günü olduğu için bu çocuklar ve aileleri ekonomik ve iş kaygıları nedeni ile bu duruma ses çıkaramıyor. Erken yaşlarda omuzlarına yüklenen bu ağır yük onların uzun vadede bedensel ve ruh sağlığında telafisi olmayan hasarlar bırakıyor. Müfettiş denetimi yok, iş güvenliği yok, hekim yok…
Son 10 yılda 689 çocuk işçinin iş kazalarında hayatını kaybetmesi, hem çocuk işçiliğin yaygınlığını hem de çalışma koşullarının ne kadar güvensiz olduğunu ortaya koyuyor. Bu koşullar çocuk haklarının ihlali olmasının yanı sıra, iş güvenliği, denetim eksikliği ve sosyal politikaların yetersizliği gibi birçok yapısal sorunu da gündeme getiriyor. Bu veriler, çocuk işçiliğinin önlenmesi için daha etkin politikaların ve uygulamaların gerekliliğini göstermektedir.
Dahası kayıtlara girmeyen küçük işletmelerde çalışan, yolda sokaklarda AVM önlerinde karşılaştığınız daha küçük yaş grubu olan çocukları da –çoğu zaman şiddete de maruz kalan- hesaba kattığınızda sorun katlanarak büyüyor. Çocuk işçiliği hem ailenin içinde bulunduğu koşullardan hem de çocuğun yaşam mücadelesinden kaynaklanmaktadır. Küçücük ellere büyük yükler vermemek en büyük insani sorumluluğumuzdur.
MASUMİYET
Yaşam mücadelesinde masumiyetini kaybeden
Ayakkabılarından önce büyüyen çocuk
Bu konuda bir şey seni haklı kılıyor
Vaktinden önce zaman sayfayı çevirmiş sana
Ben senin yaşındayken işler bu kadar zor değildi
O zamanlar masumiyet korunabilen bir şeydi
Sen öyle hissetmesen de…
Eşit şartlarda yola koyulmadın haklısın
Küçük gözlerini kapattığında
Hayat yüzünü çizmeden
Boyuna uygun düşlerin olsun
Ama bir konuda daha haklısın
Hal böyle değilken
Masum değiliz hiçbirimiz…