Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mersin
Açık
30°C
Mersin
30°C
Açık
Perşembe Parçalı Bulutlu
30°C
Cuma Açık
31°C
Cumartesi Açık
31°C
Pazar Parçalı Bulutlu
30°C

KÜÇÜCÜK YAŞAM KESİTLERİ /12

02.09.2020
A+
A-

Yıllardır böbrek hastası. Baharla birlikte hem diyalize başladı, hem de Sertavul Yaylasına göçtü. Diyaliz aracı şimdi onu yayladan götürüp getiriyor Mut Devlet Hastanesine. Haftada üç gün.
Araçta 8 kişi var bugün hastaneden çıkarken, zaten 8 kişilik araç…
Sertavul’a gelinecek ya, araç birden Ermenek yoluna sapıyor. Kadıköy’e doğru varınca soruyor bizimki;
“Yahu gardaşım, yanlış yola gitmiyorsun ya?”
“Yok Amca, Hamam Köyüne bir hasta bırakacağım.”
Hastayı bırakıp geri dönünce, bu kez de Hacıilyaslı yoluna sapıyor sürücü.
“Yine ne oldu arkadaş?”
“Bir hastayı da Köprübaşı köyüne bırakacağız!”
“Ulen arkadaşım, böbrek hastalığı öldürmedi bizi, korona öldürmedi, bu yollarda öldürteceksin sen bizi!”
Hacıilyaslı, Mağaras Dağının önü, Kıravga, Köprübaşı, inişler, çıkışlar, keskin dönemeçler, taaa oralardan Sertavul!..
Araba tutar, takatı kesilir, öleyazar adam!..
+
“Anam ölmüş, evimize analık gelmişti. Derken, babam bir hastalığa yakalanmış yatıyordu. O gün kahvaltıyı tek başıma yapıyordum, babam yattığı odadan, analığım daha sonra mutfaktan, benim kahvaltıda kaç ceviz kırıp yediğimi bilmişler!..”
+
“Eskiden yukarı köydeydim, oranın olanakları daha sınırlıydı, babam yoksul, gariban birisiydi, askere gittiğimde büyük çocuk bir buçuk aylıktı, bir ineğimiz, boz bir de eşeğimiz vardı, bir dönüm kadar bir de tarlamız vardı, o kadar…
Askerden gelince inekle eşeği 62 liraya satıp, 61,5 liraya bir at aldım. Amacım ortak tarla tutup ekin ekmekti. Öyle de yaptım.
Şimdiki köyde biraz uzaktan bir yakınım vardı, “Gel buradan iki dönüm yer vereyim sana, buraya da taşın” dedi. “Alamam, param yok” dedim. “Çalışarak ödersin” dedi. Yanılmıyorsam günlük 2 liraydı o yıllarda.
Her yıl bir odasını yaparak dört yılda bir ev yaptım buraya.
Derken bir kamyon aldım, çalıştıracağım. Kamyonun kasasında da iki üç tahta kırık. Bunun için kuru bir çam kestim. Ormancı yakaladı beni. Kamyon orman deposunda tutuklu. Kamyonu yeniden satın alır gibi, dünyanın parasını yatırdım ormana. Olacak ya, arkasından da bozuldu kamyon. Bir elemet para da öyle ödedim…
Yakamı bırakmadı olumsuzluklar. Bu kez de düştüm, bacağım kırıldı. Karaman’da alçıya alındı. Olacak ya yanlış kaynamış, çarpık çurpuk bir bacak oldu bacağım, kırığın olduğu yerde de yumurta büyüklüğünde bir çıkıntı oluştu.
Mersin’de bir doktor kırıp yeniden saracak ama param yok…
Atı sattım! Şu andaki yediğim ekmekte bile o atın büyük payı var!..
Böyle işte…”

Yazarın Diğer Yazıları