DOLAR
19,0168
EURO
20,3956
ALTIN
1.210,31
BIST
4.975,47
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mersin
Açık
18°C
Mersin
18°C
Açık
Salı Az Bulutlu
18°C
Çarşamba Az Bulutlu
18°C
Perşembe Çok Bulutlu
20°C
Cuma Çok Bulutlu
20°C

Nihat MUSTUL

YAZARIN KALEMİNDEN

KÜÇÜCÜK YAŞAM KESİTLERİ / 35

A+
A-

Burada anlatılanların hiçbirisi kurgu değil, birebir yaşanmışlıklardır.

“Bu çantayı taşıyorsun da, içinde küçücük bir çakı bile yok arkadaş bee!..”
“’Bıçak taşıyor!’ mu dedirteceksin bana?”
+++
“Bizim köyde bir adam vardı, öldü gitti. Ben hayal meyal anımsıyorum. On altı ekmek yediği söylenirdi. Ama yaman çalışırdı adam. Adana’ya pamuk işçiliğine götürmüşler bunu. İşçi çavuşu bir bakmış olacak gibi değil, pamuk sahibinden birkaç çuval un daha istemiş.
Böyle anlatırdı eskiler…
Yine bir gün davarlarıyla, develeriyle Sarı Keçililer geçiyormuş köyün kenarından. Olacak ya, devenin birisinin ayağı kırılmış, mümkünü yok kalkması iyileşmesi, kesmişler deveyi, köye de haber gönderip, “et götürmek isteyen götürebilir” demişler. Köyde hayvan çok ya, bu on altı ekmek yiyenden başka kimse oralı olmamış. Gitmiş bu, bir eşek yükü et getirmiş. Kavurma, pastırma, sucuk yapıp bir yıl doya doya yemiş.
Böyle anlatırdı eskiler…”
+++
“Köyde otururuz. O yıllarda aşı zeytin nerdeee!?.. Yüz teneke harap zeytin toplayıp dama döktük. Satacağız ama arayıp soran yok…
Gülnar’a bir kamyon gidiyormuş, atlayıp gittim. Alıcı arıyorum. Sordum soruşturdum, kimseyi bulamadım. Arkasından ver elini Silifke…
Sağa soruyorum, sola soruyorum, yok oğlu yok!
Akşam bir otelde kaldım. Cebimde 300 lira vardı, 100 lirasını çaldırmışım!..
Kimseyi bulamayınca geri döndüm. Dolmuş çalışır Silifke Mut arasında da. Değirmendere’ye bir geldik ki, bir afet olmuş, sel koca koca kayaları yığmış yolun içine, geçemedik. Bu yönde bir dolmuş var, ona bindik artık. Kargıcak’a geldik ki, orası daha korkunç, köprüyü sel almış gitmiş!
Orada da bu yönde bir dolmuş var. Onunla geldim Mut’a.
Yaş 85, o zeytini kime sattım, unutmuş gitmişim…”
+++
Yetmiş yıl öncesinin yedi sekiz yaşlarındaki çocuğudur. Ailesiyle yayladadır. Bir gün yirmi otuz koyunuyla bir adam çıkagelir yanı başlarına. Kendileri Diştaş köyünden, o ise Kertmenlidir.
Bir ardıcın dibine kara kıl çadırı kurar yeni komşuları…
Adam bir ara süslü püslü, kutuya benzer bir şey çıkarır dışarıya. Anten gibi bir şeyi sağa çevirir sola çevirir, yukarı kaldırır aşağı indirir, açar kapar, derken bir ses yükselir kutudan:
“Nevşehir’in Ürgüp kazasından, Refik Başaran’dan türküler dinleyeceksiniz:
“Güle çıktım gülmedim/ Gülden düştüm ölmedim/ Hayriye’yle gezmesi sefaymış/ Ne yazık ki bilmedim.”
“Çayır çimen üstünde güderim inek/ Hayriye yüzünden yedim 150 değnek/ Ben verem oldum yar aşkına…”
Gerisini unutur…

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.