Yaşam kahramanları torun, Ali (oğul), baba, babaanne ve dede olan Mut’tan bir ailenin Adana’daki bir mahalle pazarındaki küçücük anıları…
Babaanne: “Biliyon mu Ali, hani sen üç dört yaşlarındaydın daha. Sen, baban, üçümüz pazarı geziyorduk, leğen leğen zeytin satıyordu birisi. Canın siyah zeytin istemişti, hemen orada yemek istiyordun. Baban zeytin yerine muz almıştı. Sense zeytini diretmiş, hatta hıçkıra hıçkıra ağlamıştın.”
Ali: “Hayal meyal usumda.”
Günler sonra torun: “Babaanne ben dedemi hiç sevmiyorum. Çünkü babam küçükken zeytin alıvermemiş, hüngür hüngür ağlatmış babamı!”
+++
Köylülerin ormancılardan korktuğu yıllar…
Komşu bir köyden Kumaçukuru köyüne bir adam varır. Söz döner dolaşır ormancı korkusuna gelir. Kumaçukurlu birisi sorar gelene:
“Siz nasıl durursunuz ormancı geldiğinde?”
“Ayağa kalkar, normal dururuz.”
Bu kez adam sorar Kumaçukurluya:
“Ya siz?”
“Biz hazır ol durumunda dururuk, değilse ormancı yutuverir bizi.”
+++
Ceviz çırpma zamanıdır yaylada…
Ahmet yaşlanmıştır, çırpamaz olur artık cevizi, ceviz de biraz büyüktür.
Arayıp sorar bir çırpıcı bulur. Bu arada, Mut dışında yaşayan iki oğlu da sıkı sıkı uyarır babalarını, “çırpıcıyı kesinlikle sigorta ettir, bir günlük, ne olur ne olmaz!” diye.
Çırpıcıyla para konusunda anlaşır Ahmet, ne istediyse hayır demez. Arkasından da “seni bir günlük sigorta yaptıracağım” der.
Sigorta sözünü duyunca adam vazgeçer ceviz çırpmaktan.
Birkaç gün sonra öğrenir ki Ahmet, meğer bir iki kuruş sosyal bir yardım aylığı alıyormuş adam devletten, bir gün bile sigortalı olursa kesilirmiş bu aylık!”
+++
Ak keçimiz üçüz doğuracak gibi. Hanım da sağa sola bir sürü söz verdi: “Üçüz olursa oğlağın birisini sana vereceğim, birisini sana vereceğim…”
“Keçi daha kuzulamadı mı?” diye sorandan da geçemez olduk arkadaş.
Derken keçi üçüz doğurdu ama oğlağın ikisi ölü doğdu!
Hanımın başladı içi burkulmaya. Ne zaman bu keçi görse içi eriyor yahu.
Bir gün, “Bu keçiyi satalım” dedi. Sattık bir komşuya.
Şimdi her gün o keçiyi görmeye gider, her gün!”