Mut çiftçisi çalışkandır. Eskiden olduğu gibi beş dekar yer fıstığı, üç dönüm susam (küncü) yetiştirerek, kıraca ekin ekerek ve iki öküz, bir inek besleyip iki dana büyüterek yılı tamamlamıyor. Tabii ki o yıllarda ürün alternatifi çok değildi. Sebze ve meyve ihtiyaç kadar yetiştirilirdi. Çünkü pazarı yoktu.
Sonraki yıllarda domates girdi hayatına. Bazı yıllar iyi paralar kazandılar. Masrafını ve emeğinin karşılığını alamadığı yıllar da oldu. Domates yollara döküldü.
Başta kayısı ve erik olmak üzere bahçecilik girdi ardından. Kayısıdan ihya olanlar da vardı, kızıp kökünden kesenler de… Erkenci kayısı türlerini denediler; iklimin ve piyasa koşullarının elverdiği ölçüde bol ürün yetiştirdiği ve iyi kazandığı yıllar oldu, o kadar para aldım ama zarardayım dediği yıllar da… Kayısı festivalleri yapıldı, yapılıyor. Çiftçinin en büyük şikâyeti girdilerin artmasından ve pazarlama sıkıntısından oldu. Tüccarın ve komisyoncunun eline düştü. Hal yasası bir türlü uygulanmadı. Üreticinin malı ucuza gittiği gibi, paralarını da uzun süre alamadılar.
Son yıllarda zeytin teşvik edildi; dağ taş zeytin bahçesi oldu. Ürünün az olduğu yıllarda fiyatlar yüksekti ama özellikle bu yıl üretici zorlandı. Fiyatı belirleyen birkaç büyük firma ve onlarla çalışan elek sahibi tüccarların eline kaldı. Fiyat kurnazlığı ayan beyan ortada idi. Çok az olan hatta olmayan büyük boylara yüksek fiyat, orta boylara düşük fiyat verdiler. Yağlığın elek açıklığını arttırarak, zaten düşük olan fiyatı hepten düşürdüler. Fiyat geçen yılın yarısı kadar oldu. Çoğu üretici yağ çıkarmak için fabrikalara koştu. Kim iyi kazandı bilmiyorum; küçük çiftçiler kendi yevmiyelerini çıkardılar, orta boy çiftçiler önemli ölçüde yevmiyeciye çalıştılar, büyük çiftçiler sürümden kazandılar.
Bir emekliye bahçecilik nasıl diye sormuşlar. Verdiği cevap manidar: Gidiş gelişini gezi, çalıştığını spor, masrafını alırsan onu da tasarruf sayarsın; hepsine birden hobi dersin, olur biter. Küçük üreticinin hali tam da böyle!
Bütün bunlar olurken çiftçi yalnız, sahibi yok. Seçimden seçime adı gündeme gelen S.S. Mut Üreticileri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nden zeytinle ilgili bir tek açıklama yok. Keza Ticaret ve Sanayi Odası ve Ziraat Odası da öyle. Üretici sorunlarla hep kendi başına cebelleşir.
Zeytin Festivali yapıldı. Zeytine dair üç cümle kuruldu. O da saldırı olayının arasında kaybolup gitti. Haksızlık etmeyelim; adet olduğu üzere bir hayli sanatçı getirildi. Müzik ziyafeti çekildi. Zeytinin tanıtımına ne kadar katkı yaptı, üreticiye ne katkı sağladı bilinmez.
Devlet fındığa taban fiyat verirken, zeytin neden aklına gelmez sorusu sıkça sorulur oldu. Zeytin, akmaz, kokmaz; sofralık, kırma, bastırma ve yağlık olarak değerlendirilir, gerekirse havuza konup bekletilir, posası bile işe yarar.
Mut çiftçisi üretkendir. Bir işle yetinmez, hep farklı seçenekler arar. Kendini garantiye almak zorundadır. Hayat pahalılığından, girdi maliyetinden şikâyet eder de çok çalışmaktan hiç şikâyet etmez. Emeğinin karşılığını alınca yorgunluğu gider ama 30 ₺’ye sattığı zeytinin market etiketinde 300 ₺ yazdığını görünce hüzünlenir.
Zeytin önemli bir gelir kaynağıdır. Milli ekonomiye katkısı büyüktür. Başta devlet olmak üzere ilgili tüm STK’lar zeytine, esasen çiftçiye sahip çıkmalıdır.
Çiftçilerimize kolay gelsin. Bol ürünlü, bol gelirli yıllar dilerim.
MehmetAkpınar
Mut, 141124