Saygıdeğer konuklar; hepinize hoş geldiniz diyorum, teşekkürlerimi sunuyorum…
Biliyorum ki bilinçli bir seçimle buradasınız. Yazardan yana, kitaptan yana bir seçim bu. Bir yazarı umutlandırmak, onun yeni bir kitabı için birkaç sayfa olabilmek… Bu yüzden bir kez daha teşekkür ediyorum sizlere.
Ben medyatik bir yazar değilim. Kendi haline yazmaya çalışan, bugüne kadar 12 kitabı çıkan, yerel bir gazetede ve sosyal medyada haftalık yazılar yazan birisiyim. Bir de, 11 yıldır Mut Çıtlık Kültür Sanat Dergisi diye bir dergi…
İşte bu dergi yüzünden cumartesi günü buradan İzmir’e gidiyorum, orada okurlarımız var, onlarla bir kahvaltıda buluşacağız.
Haklı olarak elbette beni merak ediyorsunuz. Mersin’in Mut ilçesindenim ben. “Bir insana ‘nerelisiniz?’ diye sorulduğunda, ‘Mutluyum’ dedirten başka neresi var ki!?” İşte bir kitabımda bu cümleyi kullandığım için, yıllar önce bu kitabımdan Mut Belediyesi birkaç tane almıştı. Mut’ta doğdum ama memleketlerimi şöyle sayıyorum: Mutluyum, Mersinliyim, Karslıyım (şimdi Iğdır), Ankaralıyım, Adanalıyım, Konyalıyım, Türkiyeliyim ve dünya yurttaşıyım.
Çocukluğum büyük oranda köyde geçti, öğretmenliğimin çoğunu zaten köylerde yaptım. Bu yüzden de kitaplarım köy yaşamı, köy kültürü, köy insanı ve doğa ağırlıklıdır hep.
İlkokul 5. Sınıfta, Mut’taki 40 kişilik bir sınıfta buldum kendimi. Sınıfın en çalışkanı ben gibiyim ama en çalışmayanı ben oldum ve bütünlemeye kaldım. Bir ben! Bütünlemede de geçemedim. Diyeceğim o ki, şehirde ilkokul diploması alamadım, köye dönerek köyde alabildim ancak.
Salonda epeyce İzmirli var. Öğretmen Okulunda, İzmir’e bir gezi düzenledi okulumuz. Koca otobüsün içinde ben de varım. Karşıyaka Kız Lisesinin yatakhanesinde yatırdılar bizi. Bir kızın yatağında yattım o gece. Büyük bir heyecan bu. Bir kağıda teşekkürümü, adımı soyadımı ve okulumu yazarak yastığın altına bıraktım. Kim bilir, belki de o kız şu anda ak saçlarıyla aramızda! Mümkün mü mümkün…
Antepliler de var aramızda. Kitabımın birisi epeyce Antep’i anlatıyor. Antep, müzesi çok bir kültür kenti. Şehrin merkezinde Kırkayak Parkı var. Parkta da bir anıt. Anıtın bir yüzü Mustafa Kemal ve onun Antepliler için söylediği sözler, öbür yüzü Nazım Hikmet ve onun Antepliler için söylediği sözler. İki devi buluşturan bir anıt. İkinci yıl gittiğimde parka bir daha gittim, ama o eşsiz anıtı söküp götürmüşler, bulamadım.
Anamurlular… Anamur ki yasemin kokulu şehir…
Son çıkan kitabım Batırık Hanım. İki Mut’ta, bir Mersin’de, bir de Silifke’de İmza günleri yaptık bunun için. Silifke’deki imza gününe çok sevdiğim bir arkadaşım yardımcı oldu. Biliyorsunuz Türkiye’de aydın olmak her dönem zor olmuştur. Ama bugünlerde daha bir sıkıntılıdır. Oysa bu sevgili arkadaşım bir aydın’la yetinmeyen birisi. İlle de iki aydın onunki! Adı soyadı Aydın Aydın!..
Bir yazar neler söyler… Bir yazarın söyledikleri kadar söylemedikleri ya da söyleyemedikleri de önemlidir. Söyleyemediklerinden belki o derece sorumlu değildir bir yazar. Ama söylemediklerinden dolayı sorumludur. Başta kendisine, arkasından halkına, ulusuna, yurduna, dünyaya, çağına, insanlığa…
Evet, çok zamanınızı almak istemiyorum. Beni onurlandırdınız, hepinize bir daha teşekkür ediyorum. Artık sıra, yıldızlı kitapseverlerde!…