Şöyle bir düşünüyorum da, yüzlerce arkadaşım var. Bulunmaz bir varsıllık bu. Belki de ilk kez hepinize, yani tüm arkadaşlarıma sesleniyorum şu anda.
Hepimiz biliriz ki arkadaşlıklar sınıfsal değil, sınıf sınıftır. Birisiyle arkadaş olmamız için ille de aynı dünya görüşünde olmamız gerekmez. Siyasi arkadaşlık ya da siyasi yoldaşlık daha bir farklıdır. Farklı farklı partilerdenizdir ama arkadaşızdır nicemiz. Her konuda aynı şeyleri düşünemeyiz. Bu doğaldır. Değilse arkadaş sayımız çok az olur, renksiz olurdu dünyamız.
Yine biliriz ki bütün arkadaşlıklarda ortak temel paydalar vardır. İşte bu temel paydaların en başta geleni, sevgi başta olmak üzere, insani değerlerimizdir. Karşımızdaki insanidir, yüreği temizdir, ama bilgisiz ve bilinçsizdir, arkadaşımızdır. Karşımızdaki emek, demokrasi, doğa düşmanıdır, arkadaşımız değildir, olamaz…
Sevgili arkadaşlarım;
Ağır bir salgınla boğuşuyoruz. Kimimiz iki aydır içerde tutukluyuz, kimimiz işimizi, ekmeğimizi kaybettik. Ama inanın ki bu zor günler bitecek, Nazım’ın dediği gibi, yeniden “motorları maviliklere süreceğiz.” Zor olacak belki, ama inanıyoruz buna.
Birbiriyle iç içe iki yolumuz yöntemimiz var önümüzde.
Bunlardan birincisi, bu zor günleri birlikte aşmak; birbirimizle dayanışarak, birbirimize güç katarak, birbirimizi umutlandırarak, moral vererek…
Örneğin bu sıkıntılı günlerde ben kaleme sarılıyorum, birlikte yaratıp yaşadığımız o güzelim anıları paylaşıyorum, hayaller kuruyor umutlarımı ve özlemlerimi büyütüyorum. Birçok arkadaşım da aynılarını yapıyor, biliyorum.
İkincisi ise yaşamın olağanlaşması ve arkasından gelecek günler. Kimisi diyor ki, “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!”.
Peki nasıl bir şey olacak o yeni bir şey?..
Korkularımız daha mı artacak, korkularımızı yenecek miyiz, emekten, barıştan, demokrasiden, insan haklarından, kardeşlikten, eşitlikten, doğadan yana yepyeni bir yönelme mi olacak, yoksa tam tersi mi?..
İşte sevgili arkadaşlarım, bütün bunlar bize bağlı, kendimizi, geleceğimizi, çocuklarımızı, doğamızı, yurdumuzu, dünyamızı önemsememize…
Bu amansız salgın birçoğumuzu kendi kabuğumuza çekilmeye zorlasa da, toplumsal sorumluluklarımızı daha bir zorluyor aslında.
Daha önceki başardıklarımıza bakacağız…
Haklılığımıza, birlikteliğimize sarılacağız…
Ayrılıklarımızı değil, ortak paydalarımızı öne çıkaracağız…
Sevgimizi, bilgimizi, bilincimizi, umudumuzu, coşkumuzu, emeğimizi çoğaltacağız…
Bir iki tane atasözünün (Bunları bilirsiniz) hakkını vere vere, onları asla unutmayacağız…
Sevgi ve selam olsun şimdiden, elbirliğiyle kuracağımız o güzelim günlere, “Benim de bir tuğlam olsun” bilinciyle şimdiden elinde bir tuğla bulunduranlara…
Ya daha ağır günler yaşayacağız, ya daha güzel. Bize bağlı, bize bağlı, bize bağlı!..