DOLAR
32,5003
EURO
34,7680
ALTIN
2.489,43
BIST
9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mersin
Az Bulutlu
23°C
Mersin
23°C
Az Bulutlu
Cuma Hafif Yağmurlu
22°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
22°C
Pazar Az Bulutlu
22°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
24°C

Nihat MUSTUL

YAZARIN KALEMİNDEN

PİRİNÇ SAYMADIM, ÇİÇEK SAYDIM BEN

A+
A-

Korona salgını yüzünden evlere kapandık ya; kitaptır, yazıdır, bulmacadır, türküdür, sosyal medyadır derken, bir arkadaşımın aynı marka iki pirinç paketindeki pirinçleri saydığını, birisinde 7759, birisinde 7789 pirinç çıktığını, bunu da paylaştığını gördüm. (!)
Benim sabrım, gözüm ve gözlüğüm buna yetmez arkadaş; sabrım patlar, gözüm hortlar, gözlüğüm çatlar… (!!)
Başka bir şey yapmalıyım ben. Kimseye gözüküp kimseye yakınlaşmadan bahçeye gittim ben de, çiçekleri, otları, ağaçları saydım…
Buraya her çalışmaya gelişim yorulmam kadar dinlenmemse de, zaman zaman, sanki Mut ve ev bir tutukevi, ya da akşama kadar çalıştığım bir işyeri, koşar adım, yalnızca dinlenmeye de gelirim buraya.
Yine öyle bir andayım işte… (65 yaş yukarısına sokağa çıkma yasaklanmamıştı daha)
Sayısı 92, hiçbirisi ağaç değil, 40 yaşında, 30 yaşında çocuklarım sanki!..
Erik, zeytin, nar, kayısı, bağ…
Kayısı ki, ne kayısılar geldi geçti; septik, tokalıoğlu, İtalyan tokalı, şekerpare, harap kayısı, Karacabey acıgilik, Karacabey tatlıgilik… Kimisi aşıyla eriğe çevrilmiş. Şimdi en az kayısı, kala kala 6 ağaç kalmış. Satmak için değil yemek için…
Erik ki, en çok, en çok kuruyan bir de. Bir kısmı modası geçmiş (!) kayısılara aşılanmış. 8 tanesi papaz, gerisi caneriği.
Zeytin ki, erik kadar. Ayvalık, Gemlik, sarıkulak. Biraz gübre ama tümden ilaçsız.
Nar ki 15 tane. Devedişi, hicaz, adını bilmediğim bir cins daha. Yeterli ilaç atmayınca, güzün yarıdan çoğu çürük çarık…
Bakıyorum da, ne yanlış budamalar yapmışım zamanında!..
Zeytinin dışında kuruyan kuruyana. Bir kısmı yaşlılıktan, bir kısmı yeterli su alamamaktan. Çünkü su parası çok fazla, çok… Kurumaya razı oluyor insan!
Çarşıya gelince “Satılsa da kurtulsam”, buraya gelince “Bir trilyon verseler de vermem” dediğim bir bahçe…
Ağaçlar bir yana, bahçe baştanbaşa; kırmızı, sarı, pembe, mor ve ak çiçeklerle bezenmiş, yemyeşil bir halı… Dünyanın bütün halıları toplansa, hiçbirisi yarışamaz karşısında.
Çocukluğumda, köyde, ne çok ot, ne çok çiçek adı bilirdim oysa. Şimdi unutmuşum çoğunu.
Kındıra, ayrık, ekşikulak, kuşgözü, kazayağı, ebegümeci, kedibarsağı, kabarcık… 50 ot adı say deseler sayamam, derin bir ahhh!..
Ekşikulak, kazayağı ve kuşgözü böreği… Buna bayılırım işte. Gevrek gevrek, çiçekli çiçekli pişecek.
Ağaçların ve otların çiçek kokusu, uçuşan kelebekler, böcek vızıltıları, birkaç kuş sesi, kuş uçuşları, börek özlemi, doğa, toprak, emek, radyodan gelen türkü sesi…
Hangi virüs dayanır bu yürek coşkusuna!?..
Unutmayın, aklımın yarısında da işini yitiren emekçiler, beton yığını yapılarda yaşayanlar…

ETİKETLER:
Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.