Siyaset ne demektir sorusunu kime sorsak aşağı
yukarı aynı cevapları alırız. Öyle ağzımızı doldura doldura, öyle güzel ve
beylik cevaplar veririz ki; sonra düşündüğümüzde kendimiz bile hayretler içinde
kalırız.
“Siyaset millete hizmet etmek demektir” deriz
mesela.
“Siyaset demek, devleti yönetmektir.”
“Devlet işlerini düzenleme ve yürütme
sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış.”
“Özellikle bir devlet organının uygulanabilir
icraat ve genel amaçlarını ana hatlarıyla açıklayan yüksek düzeyli planlar.”
“Weber’in tanımına göre meşru kaba kuvvettir.”
Böylece tanımı uzattıkça uzatır, bilgi ve
birikimimize göre, eğitim durumumuza göre ve hatta konuşma yeteneğimize göre
meseleyi bir konferans seviyesine uzatanımız bile çıkar. Mesela şu an yaptığım
gibi.
Ama bu kelimeyi şöyle
kullansak mesela:
“Bu işe siyaset karıştırma” dediğimizde
aklımıza ilk gelen ne olur?
Kelime tüm iyi niyetini kaybedip, renklenir ve
hatta kavga sebebi bile olabilir. Siyaset birden kafamızda kaba bir parti
mücadelesi şekline dönüşür.
Bir sorunu siyasetle çözmek dediğimizde ise
uzlaşı ve barış aklımıza gelirken şunu bile düşünebildiğimiz zamanlar
olmuştur: Siyasetin bittiği yerde savaş
başlar.
Çok siyasetçi bir insan veya siyasi bir
davranış dendiğinde iki yüzlülük bile anlaşılabilir.
Kimine göre siyaset devlet demektir. Kimine
göre millete hizmet etmektir. Kimine göre sadece parti faaliyetidir. Mesele
uzadıkça uzar gider. Uzaması da normaldir aslında. Çünkü siyaset tüm tanımlarıyla,kavramlarıyla
ve kurumlarıyla birlikte geçmişte olduğu gibi bugün de bir ilim dalıdır.
Günümüzün siyasi aktörlerine kulak verdiğimiz
zaman siyaset tüm iyi niyetli tanımlarını bir köşeye atıyor ve müthiş bir kavga
aracı oluveriyor. Ve hatta neredeyse bir
savaş terimi olarak karşımıza çıkıyor.
Herkes bir diğer siyasi organizasyonu en ağır
biçimde suçluyor, itham ediyor ve hatta en galiz ve ağıza alınmayacak
küfürlerle hakaretler ediyor.
Nerede kaldı hizmet aşkı, nerede kaldı
milletine hizmetkar olma ideali?
Sadece ben duygusuyla ve makam, koltuk
şehvetiyle siyaseti sadece bir araç olarak görmek, milletimizin beklediği ve
özlediği huzur ikliminden uzaklaşmamıza sebep olmaktan başka hiçbir amaca
hizmet etmemektir.
Oysa nezaket ve saygı çerçevesinde yapmayı
düşündüğü,projelendirdiği işleri anlatarak siyaset sahnesinde olmak, karşılılıklı
hoşgörü ve terbiye milletimizin görmek istediği şeylerdir.
Siyasetin baş aktörleri dillerini sivrilttikçe
ve toplumu gerdikçe belki taraftarlarının bağlılığını artırıyor olabilirler.
Belki seçimleri de kazanabilirler. Ama cenazesinde ve düğününde siyasi görüşüne
bakmadan komşusuna yardıma koşan milletimizin arasındaki komşuluk ve insanlık
duygularını öldürüyorlar. Bunu telafi etmek inanın ki neredeyse imkansız hale
geliyor.
Şu seçim atmosferinde liderlerden en alttaki
belediye meclis üyelerine kadar tüm siyasetçilerden beklenen davranış biçimi,
insan olduklarını ve yarın yüzyüze bakacaklarını unutmamalarıdır.
Gerginliğe lüzum yok.
Biz millet olarak sadece huzur istiyoruz.
Kazanan ve kaybedenin olacağı seçimlerde tek
temennim ahlaklı, dürüst ve vicdan sahibi olan, huzuru tesis edecek olan
kişilerin kazanmasıdır.
Sakin olun, keskin sirke küpüne zarar.
Siyaset demek, kavga demek değildir, vesselam.
MUHAMMET KAYHAN
02.03.2019