Evimizde Cep Cebi’de duran yeşil pasaport işe yarasın dedik ve Balkanlara geziye gidelim dedik. İlçemizde yer alan TAŞUCU DENİZ KIZI TUR / Caner Carcar firması ile 24 AĞUSTOS’ta Taşucu’ndan yola çıktık.
Taşucu – Antalya otobüs, Antalya – Üsküp uçak ile yolculuk rahat geçti.
1944 yıllarında Mareşal Josip Broz TİTO liderliğinde kurulan, bir zamanlar sosyalist tek ülke olan; Yugoslavya, Slovenya Sosyalist Cumhuriyeti, Hırvatistan Sosyalist Cumhuriyeti, Makedonya Sosyalist Cumhuriyeti ve Bosna-Hersek Sosyalist Cumhuriyeti olmuş.
Birlikte yaşayan Sırplar, Hırvatlar önce Osmanlı’ya daha sonra da kendi içinde din, ırk adına savaş etmişler. Daha sonra iki lider çıkmış. Ülkelerinde toplumu bir araya getirmişler. Enver Hoca ve Tito üreten hoşgörülü ülke yaratmışlar. Tüneller yapmışlar. Hani derler ya dişi ile eli ile yol açmışlar. Demir ağları örmüşler. Kültür ve sanat, her şeyden öteye sevgi, hoşgörü içinde yaşam kurmuşlar
Balkanlarda savaş öncesi Silifke festivaline gelen gruplar ile yaptığımız söyleşide, her işletme kendi içinde kulüpler kurmuşlar. Spor, halk oyunları, tiyatro, bale ve benzeri sanat dallarında kurulan ekipler, haftanın belirli günlerinde işlerinden görevli sayılarak çalışmalara katılıyorlar. Gösteri zamanı da araçları hazırlanıyor, yurt içi, yurt dışı gösterilere katılıyorlar. O dönem spor dalında başarılara imza atıyorlar. Sanat kolları işletmeler tarafından destekleniyor.
İşte ilgi duyduğum bu ülkeleri görmek istedik. Eşim ile 40 kişilik bir grup ile bir hafta boyunca adım adım gezdik. Gördüklerimizi, izlenimlerimizi sizlerle paylaşacağız.
İlk durağımız bir zamanlar Yugoslavya‘nın başkenti olan Belgrat oldu. Okulları, özellikle sanat okulları binaları bizi karşıladı. Halk otobüsleri, tramvaylar sokaklarda çalışıyor. Konuğum dersen para almıyorlar sokaklarda dolaşan elektrikli araçlar size kent turu attırıyorlar.
Bir zamanlar Macaristan toprakları olan bu yerler, Fatih Sultan Mehmet ile birlikte Osmanlı toprakları oluyor. Tuna Nehri’nin kolu Sava Nehri’nin kenarında ovada üretim yapılıyor. Kaleler, yollar, sokaklar, camiler, medreseler yapılıyor.
300-400 sene birlikte yaşayan halk, sonra bağımsız olacaksınız diyorlar. Birlikte ülkelerinde el ele verip uygar toplum olmak için uğraş veriyorlar.
Sava nehrine bakan tepenin başında geçmiş uygarlıkların izlerini görmek bizleri mutlu etti. Kale meydanından yeşil parkların içinden yürümek, askeri müze, İstanbul Kapı, Saat Kulesi, Damat Ali Paşa Türbesi, Zindan Kapı, Leepoldov Kapı, Sokollu Mehmet Paşa Çeşmesi, Fransız Lazereviç Anıtı, Nebojsa Kulesi, Saborya kilisesi. Sonra kent içinde yer alan Cumhuriyet, Terazi ve Taş Meydanını adım adım geziyoruz.
Çanakkale’den balkanlara giden Mert Sağlam bize rehberlik ediyor. Tarihi, sosyal bilgileri ile bize ışık tutuyor.
Sokakta üç genç Tuna Dalgalarını çalarak sizi karşılıyor. Başka bir sokakta, Gazi Antepli baklavacı Mehmet sizi karşılıyor. Börek, çörek, tatlı ve çayı ve hoş sohbeti ile bizleri rahatlatıyor
1990 yıllarda başlayan Sırp, Hırvat, Boşnak, Türk, Müslüman, ırk, din adına yapılan savaşlar bu üleyi darmadağın etmiş. Hala sokaklarda, caddelerde onların izi var. Vahşi batı, her yerde olduğu gibi burada da halkı böl parçala diyerek savaştırmışlar. Kilise, cami, Hastane, okul dememişler. Bombalar atmışlar. Artık fabrika bacaları eskisi gibi tütmüyor. Eskisi gibi sanat, kültür yok. Ama bir şey var. Alt yapı ayakta, halklar arasında hoşgörü, sevgi devam ediyor. Her yerde mısır, ayçiçeği üretmeye devam ediyorlar. Turizm onlar için bir ekmek kapısı.
İzlenimler haftaya da devam edecek.
KİRMEN
Celal Necati ÜÇYILDIZ