Dokuz Mutlu’nun son ikincisi de bu dünyayı terk edip gitti!..
Ve kala kala birisi kaldı…
Evet, Dokuz Mutlu kitabını yazdığımda ikisi zaten yoktu. Bunlar Bayram Usta (Aptal Bayram) ve Horaz Hasan’dı.
Kitabın tanıtımı ve imza günü görkemli bir kalabalıkla Gazi Okulu salonunda yapılmıştı.
Derken Boyar Hüsnü gitti,
Numan Ali gitti,
Kasap Musa gitti,
Gök Durmuş Garı gitti,
Feride Garı gitti,
İşte şimdi de Ormancı Hüseyin (Hüseyin Ataseven) gitti…
Ve kalakala, “Allah’la bir anlaşmam yok, ben ölmeyeceğim” diyen Gara Sait kaldı.
Aslında iki kişinin daha girmesini istemiştim bu kitaba. Birisi Avukat Cofili’ydi, birisi İliceli Abdurrahman Amca. Olmadı…
Kitabın imza gününe Hüseyin Ataseven de gelmişti. Hani “Gıran tuvalet” denilir ya, işte öyle gelmişti…
Sonra on beş gün gözlemledim Hüseyin Ataseven’i; çarşıda, yolda, sokakta, Çınaraltı’nda… On beş gün hep “Gıran tuvalet” gezdi durdu. Arkasından da bir bir eski durumuna döndü.
Bu dokuz kişinin hepsi de Mut kültürünün önde gelen insanlarıydı ve hepsinin öne çıkan belli özellikleri vardı. Ormancı Hüseyin’in kitaba girmesinin bir nedeni de, o yıllarda verdiği sendikal örgütlenme çabasıydı.
Ve Hüseyin Ataseven; ne zaman yolda sokakta görünce, “Nasılsın Hüseyin Abi?” dediğimde de bana “Hocam” değil de, “Öğretmenim” diyen bir iki kişiden birisiydi.
Mut kültürünün simgesi bu tür insanların, hele hele Bayram Usta’nın ve Avukat Cofili’nin Çınaraltı’na birer anıtının dikilmesi, onları unutturmamak adına Mut kültürüne güzel bir katkı ve kültür sorumluluğu olacaktır. Çünkü bu iki insanın da Çınaraltı’nda sayısız anıları vardır.
İşte Bayram Usta’dan bir anı:
Bayram Usta hem kalaycıdır hem sünnetçi. Kırk yaşını geçen Mut erkeklerin yüzde seksenini o sünnet etmiştir.
Bir yaz günü Çınaraltı’nda oturmaktadır. Bir köylü göre/yazar bunu ve gülerek yanına gelir:
“Beni tanıdın mı Ustam, beni sen sünnet etmiştin ya?..”
O karınca incitmez, kendine özgü sesiyle:
“Öyle mi? Nasıl memnun musun?”
“Memnunum memnun!”
“Güle güle kullan öyleyse!”
Uğurlar olsun Hüseyin Abi!…