30-40 yıl önceki Türkiye ile şimdiki Türkiye!..
Nerden nereye!..
Öğretmendim daha, bir gün öce çocuklara dedim ki, “Yarın çarşıyı gezeceğiz, Postaneye gideceğiz.” Sınıf uçtu sevinçten. “Ama herkes akşamdan bir arkadaşına, bir akrabasına mektup yazacak, mektubu bir zarfa koyacak, zarfın ağzını güzelce kapatacak, sol üst köşeye kendi adını adresini, ortaya da, kime gönderecekse onun adını adresini yazacak, sabah gelirken de getirecek. Haa, 10’ar kuruş da para getireceksiniz, pul parası.”
O akşam çocukların yaşadığı duygu seli anlatılmazdı artık…
“Bakın çocuklar, gelip giderken kurallara uyacağız; bağırarak konuşmayacağız, birbirimizden çok uzaklaşmayacağız, yollara tükürmeyeceğiz, bilemediklerimizi soracağız, birbirimizi itelemeyeceğiz…”
Önce Çınaraltı’nı gezdik…
Sonra, “Bakın çocuklar burası terzi, burası kırtasiyeci, burası fırın, burası kalaycı, burası semerci, burası lokanta, burası berber, şurası Laal Paşa Camisi, Şurası Mut Kalesi…”
Postane Müdürü postaneyi bir bir gezdirdi, orada neler yapıldığını bir bir anlattı.
“Postacı Şarkısını biliyor musunuz çocuklar?”
“Biliyoruz!”
Sonra sıraya girip, pullarını alıp, zarflara yapıştırıp, görevliye verdiler…
Şimdi bakıyorum, artık binde bir böyle görüntüler. Şimdiki görüntüler cami gezme görüntüleri…
Sayfanın alt kısımlarına gelince…
Yine bundan 30-40 yıl önce her köyde okul vardı, öğretmen vardı. Çocuklar her zaman doğanın, üretimin içindeydi, okullar kapanınca çocuklar bağ bahçe işleriyle uğraşırlar, oğlak, sığır güderlerdi.
Sonra köyler boşaldı, şehirler kenar mahalleleriyle büyüdü taştı.
Çocuklar doğadan, yaşamdan, üretimden koptu.
Derken, okullar tatile girince, varlıklı ailelerin çocukları denize, dinlenceye, geziye, yoksulların çocukları Kuran kurslarına, camilere…
Çamı, çınarı bilmeyen Mut çocuğu var şimdi…
30-40 yıldır yazılan nice sayfalardan birisi işte…
Nice sayfalar var daha…