Sıcak bir Ağustos günü güzel ve şirin ilçemiz Mut’tayız. Belediye Başkanımız Sayın Selahattin ARSLAN’a söyleşi yapma teklifimizi ilettiğimizde, bütün sıcaklığı ve içtenliği ile teklifimizi kabul etti.
mutilcesi.net:– Sayın Başkanım, söyleşi teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz.
Başkanım, her ne kadar “mutilcesi.net” sakinleri sizleri yakından tanıyor olsalar da gene de siz kendinizi bize tanıtabilir misiniz, “Selahattin ARSLAN” kimdir. Yani “Belediye Başkanı” kimliği dışındaki “Selahattin ARSLAN” nasıl birisidir?
Selehattin ARSLAN:
Şimdi… “Selahattin ARSLAN” kimdir?
“Selahattin ARSLAN” Mut doğumlu. 1952 Mut doğumlu. Yaşamımın büyük bir bölümü Mut`ta geçti. Aile olarak kökenimiz Gravga Köyü’dür.
Belli bir dönem Mut dışında bulundum, ama Mut ile bağlantım, ilişkim hiç kesilmedi. İşte eğitim dönemiydi. Eğitim dönemi dışında Sağlık Bakanlığı’nda Ankara`da, 5-6 yıllık bir memuriyet dönemim var. Ama onun dışında yaşantım Mut`ta geçti. İşte Mut`un genel sorunları, yaşam biçimi, kültürü, geleneksel yapısı vs. bunlardan hiç kopmadım.
Antalya`da Meslek Yüksek Okulu’nu tamamladıktan sonra 1978’de evlendim. Evlilik hayatım tamamıyla yine Mut’ta geçti.
Çiftçilik var.
Hiç olmasını istemediğim siyaset, hayatıma biraz erken girdi. 1985 yılında SODEP ile Halkçı Parti’nin birleşme döneminde ilk İlçe Başkanlığı görevini aldım, SHP`den. Dört, dört buçuk yıl İlçe Başkanlığım devam etti.
1989 Yılında da belediye ile tanıştım. Belediye, yerel yönetim, geçmişte kafamda tasarladığım, arzu ettiğim bir yer değildi. Ama o anki gelişmeler burada bulunmamızı gerektirdi.
O günden bu yana da belediyecilik devam ediyor. Belediyeciliği ben severek, keyif alarak yapıyorum. Mutlu oluyorum.
Gerek memleket sorunlarıyla, gerekse toplumsal sorunlarla iç içesiniz.
Halk tarafından verilen bir yetki var. O yetkiyi hem toplumsal açıdan, hem ilçemizin alt yapısının tamamlanması açısından, en iyi şekilde kullanabilmenin mücadelesini veriyorsunuz.
Mut`ta hiç değişmeyen, geçmişten bu yana son derece olumlu bir insan dokusu var. Bunlar yörük kültürünü yaşamışlar, ama şimdi kent kültüründe biraz sıkıntı çekiyorlar. Kentli olmak biraz farklı.
Kentli olmak, sanayileşmek, günün koşullarına, çağın gereklerine göre; halkın yaşam, biçimi istihdamı, ekonomisi, eğitimi, kültürü belli bir adaptasyon süreci geçiriyor. Kamusal hizmetlerin, yerel yönetim hizmetlerinin, en iyi, en adil, eşitlik ilkeleri çerçevesinde halka yansıması gerekiyor.
Burada temel ilke; insana saygı, insana sevgidir. Bunları yaparken de insanların önünü açma; ekonomik yönden, eğitim ve kültürel yönden katkı vermek, istihdam yaratabilecek noktaları bulmak gerekir.
Mut’un çok farklı bir iklimi var. O iklimden kaynaklanan bir üretim potansiyeli var. O üretim potansiyeline paralel, alt yapıyı hazırlamak lazım, bunlara elimizden geldiğince çaba sarf ediyoruz.
Şu an 4. dönem Belediye başkanlığının sonuna geldik. Kısmet olursa başarılı olabilecek, halkın arzu ettiği bir değişim söz konusu olursa, ben buna hazırım. Seve seve değişimi yaşayacağız. Fakat bir zaruret, zorunluluk olursa da görevden kaçmak yanlış olur.
mutilcesi.net:
– Sayın başkan, bu soruları size daha yönelteceğiz. Bizim size bilinçli olarak yönelttiğimiz soru, “Selahattin ARSLAN kimdir?” derken, yani “Selahattin ARSLAN” sonuçta bir insan, hümanist bir insan. Kendisi de bu hümanizmin içerisinde yer alan canlı bir varlık. Dolayısıyla nelerden hoşlanırsınız, Yazın yaylaya çıkmaz mısınız, Batırık yemez misiniz, Bazen tatil yapmaz mısınız, Ailece denize gitmez misiniz? Bir babasınız sonuçta…
Selahattin ARSLAN:
– Dedeyim ayni zamanda.
mutilcesi.net:
– Belediye Başkanlığı kimliğinizin ötesinde bir aile reisisiniz. Bunları da duymak istiyoruz.
Selehattin ARSLAN:
– Yerel yönetim, belediyeciliğin dışında, gezmeyi, seyahat etmeyi çok severim. Ama böyle doyumsuz bir sevme değil. Hep ilkleri severim. İlk defa bir yere gitmek, hiç görmediğim, tanımadığım yerlere gitme, tanıyıp görme, doğayı, bakir alanları tercih ederim. Tabi bu gezilerimde tamamen iş ile paraleldir. Belediye işlerini takip ederken, aynı zamanda tatilde yapmış olurum. Yıllardır kendime özgü bir tatil yapmadım. Buna gerekte duymadım. Zaten işimi yaparken, tatil ihtiyacımı gideriyorum.
mutilcesi.net:
– Sizi işinizle o kadar özdeşleşmiş buluyoruz ki, biz size “Selehattin ARSLAN”ı soruyoruz, siz Mut’un sorunlarından, başardıklarınızdan, başaramadıklarınızdan beklentilerinizden bahsediyorsunuz…
Selehattin ARSLAN:
– Bende belediyecilik bir hobi şeklinde. Ben bu işi yaparken keyif alıyorum, mutlu oluyorum. Hiç bir zaman yorgunluk veya bir bıkkınlık, bezginlik olmuyor.
Özel hayatımın, seyahatlerim dışında fazla öyle renkli bir yönü yok. Gençliğimde çiğ köfteyi çok severdim. Çiğ köfte hazmı zor olan bir yiyecek. Onu da artık sadece tadımlık yiyebiliyorum. Her yemeği severim. Çocukken bamya sanki farklı yemek gibiydi, şimdi en çok sevdiğim yemeklerden birisi. Dolayısıyla bir ön yargım yok. Damak tadım her şeye açık. Mesela yağı, tuzu, şekeri olmasın tadı hiç değişmez. Acıyı biraz severim, birazda ekşiyi. Nar ekşisi falan olursa bayılırım. Damak keyfim bu.
Hobi olarak hayvancılığa başladım. Hayvanlara karşı tutkum vardır. Her türlü hayvanı severim. Şu an biraz hobinin dışına çıktım, ticari şekil aldı. Dedemden kalma Gençali’de bir çiftliğim var. Boş zamanlarımı, cumartesi pazarımı orada geçiririm. Bu 20 – 25 yıldır biraz böyle. Her şeye rağmen, hayvanlarla uğraşmak, doğayla iç içe olmak, bahçede makası eline alıp bilir bilmez bir yerleri budamak, ağaçların içinde olmak, bana ayrı bir keyif veriyor.
Oğlum da serbest ticaret yapıyor. Zeytin üretimi vesaire. Boş olduğum zaman yanına gidip onu izliyorum. Boş zamanlarımı değerlendiriyorum.
Yayla kültürü bize taa.. çocukluktan gelen bir alışkanlık, ihtiyaç, yaylasız olmuyor. Her yaz mutlaka Sertavul’a çıkıyorum. Gündüz kalamasak bile, akşamları orda olmak, gece orda uyumak başka, özel bir şey.
Spor yapma şansım hiç olmadı. Şimdi fırsat bulduğum sürece yapmaya çalışıyorum. Sağlık açısından da ihtiyaç. Yüzmeye gidiyorum havuza. Ona da 10 gündür falan gidemiyorum, içimde onun ezikliği var. Bu gün fırsat bulurum diye düşünüyordum ama olmayacak herhalde.
mutilcesi.net:
– O fırsatınızı da bize ayırdınız. (gülüşmeler).
Bir tarafta onlarca yapılması gereken proje var. Onun dışında Sizde sosyal bir varlıksınız. Bu sosyal varlığın iş dışında dinlenmeye, psikolojik dengeyi sağlamak için deşarj olmaya ihtiyacı var. Bunu sizin hayvancılıkla, yüzmeyle, yaylaya çıkmak gibi etkinlik ve aktiviteler ile telafi ettiğinizi anladık.
Selehattin ARSLAN:
– Sporun sadece yüzmesi var başka bir şeye fırsatım yok.
mutilcesi.net:
– En güzel, sağlık için en faydalı spor dalı
– 1989 yılından bu yana “Mut Belediye Başkanı”sınız. Dünden bugüne Mut`ta şehircilik anlamında neler yapıldı, ya da neler yapılamadı. 1989 yılında devraldığınız Mut hangi noktadaydı, bugünlere gelindiğinde Mut`u hangi noktada görüyorsunuz? 19 yıl geçmiş aradan, uzun bir dönem…
Selehattin ARSLAN:
– Şöyle bakmak lazım. 20 yılın içindeyiz. 20. yılda da en çok önemsediğimiz şey insanlara eşit davranabilmek. Tüm insanlara, ayırt edilmeden belediye hizmetlerini imkanlarını sunabilmek. Kentin alt yapısını, çağdaş bir kentte olması gereken yere taşıyabilmek. Bizi en mutlu eden hizmetlerin başında “Su” geliyor. Yaşamın nirengi noktası “Su”dur. Su sorununu, ilçemizin içme suyu ihtiyacını daha uzun yıllar karşılayacak şekilde tamamen çözdük.
Aynı zamanda elimizdeki su kaynaklarının yüzde 80’nini sulamaya veriyoruz. İlçe merkezi ve çevresindeki 10 – 15 tane köye içme ve sulama suyu verecek kadar suya sahibiz. Muhtemelen saniyede 100 litrenin üzerinde ki, bu 200 – 250 bin nüfusa hizmet verebilecek bir kapasitedir.
Tabi kanalizasyon önemlidir, arıtma çok önemlidir. Kanalizasyon şebekemiz var. Arıtma ile ilgili dört yıldır çalışmalarımız sürüyor. Biz hala proje aşamasındayız. Yer istimlakini yaptık. Önümüzdeki yıl muhtemelen inşaat aşamasına geçeceğiz. Mut’un en büyük problemi bu.
20 yılda Mut en az iki buçuğa katlandı. İki buçuk misli bir büyüme, yani nüfusu 13 – 14 bin olan bir Mut 40 bine yaklaştı. Bana göre dengeli bir büyüme, hızlı bir büyüme olarak görmemek lazım. İmar planımızda ciddi bir sıkıntı yok. Geçmişte imar adacıkları oluşturulmuştu. Küçük parseller yapılmış. Ondan doğan bir sıkıntı var.
Belediye olarak hiç bir borcumuz yok. Geçmişte de olmadı. Bütün kamu kuruluşlarına ve özel sektöre olan borçlarımızı vaktinde ödedik. Ciddi anlamda parasal bir sıkıntı da çekmiyoruz. Mut Belediyesi deyince, sadece yerel yönetim dışında devletin yatırımcı kuruluşlarının yatırımlarını da takip eden onları yönlendirici bir noktadayız.
Mut’un ekonomisi bana göre olumlu yönde gelişiyor. En azından dengeli bir gelir dağılımı söz konusu. Yani çok zenginimiz imkan içinde sermayedarlarımız yok. Ama çok aç, yoksul insanımızda yok.
Mut’un geleceği tarımsal bahçeciliğe, tarıma dayalı.Kent olarak şehircilik, belediyecilik açısından da bir darboğaz görmüyorum. Bir kaç tane bizim projelerimiz var, zaman içerisinde hayata geçecek, onlarda tamamlanınca dünyanın en modern kentlerinde olan imkan ve olanakların aşağı yukarı tamamı Mut’ta da olacak.Kent açısından parlayabiliriz.
Ulaşımda pek fazla bir sorun yok. İşte “arıtma” ve “katı atık toplama merkezi” gibi iki tane önümüzde büyük proje var. Kanalizasyon ile ilgili genişlemeden dolayı ek ilaveler var. Onları da çözersek şehircilikte fazla bir sıkıntı kalmayacak.
mutilcesi.net:
– Sayın başkan ilçemizin sorunları arasında öne çıkan gazinolar konusunda neler söyleyecek siniz? Bir yandan organize edilen etkinliklere sinema tiyatro vesaire gibi kimse gitmezken, diğer yandan gazinolar dolu. Mut`u yakınen tanıyan, gözlemleyen birisi olarak bu konudaki izlenimleriniz nelerdir. Acaba Mut için bir Genelevini telaffuz etmenin zamanı mı geldi?
Selehattin ARSLAN:
– Mut için daha erken olduğunu düşünüyorum, genelev konusunun. Sinema konusunda, sinema aslında çok net denenmedi. Şimdi bizim yeni belediye binası yapımı var, orda bir sinema projemiz var. Sinema yapılacak ve bu gerçekleşecek.
Gazino konusuna gelince; Mut’ta gazino kültürü 1960`lı yılların sonu 70`li yılların başına rastlar, aynı o zamanda doluydu ve aynı sorunlar o zamanda yaşanıyordu. Ben o dönemlerde Mut’ta değildim ama o dönemde Mut’ta 3 tane gazino vardı, çevrede hiç olmamasına rağmen.
O dönemki gazinolara Mut’un yerlisi giderdi. Eşrafı giderdi. İste Mut’un Belediye başkanını, kaymakamını, hakim savcı, Mut’un zenginleri, sivil toplum örgüt yöneticileri, kadroları yani kalbur üstü insanlar oralarda görülürdü.
Şimdiki gazinolarda bu bahsettiğim kesimden hiç kimse yok. Tamamen kırsal kesimden gelmiş, sosyal yaşama girmemiş, kent kültürünü tanımamış, kırsal alanda evde anası bacısı dışında, komşusunun kızını tesadüfen dağda bayırda görmüş. Öyle kadın erkek ilişkileri, sosyal yaşam biçimi, okul dışında karşı cinsiyle yan yana gelmemiş, öyle bir yaşam deneyimi olmamış. Adam “A” köyünden, “B” köyünden, affedersiniz hayvanın peşinden kalkmış veyahut domates tarlasından çıkmış, burada kadınlarla 3 – 5 kuruş harcayayım da, el ele tutuşma, onunla sohbet etme, bir araya gelme, böyle bir şey. Bu bir açlık,tatminsizlik.
Bunu yasaklamayla, önünü kesemiyor yok edemiyorsunuz. Talep meselesi. Ama tabi ki bunun seviyeli olması gerekiyor. Ölçülü olması lazım. Yani ben bunu yasaklıyorum demek zaten kanunen de mümkün değil.
Şimdi Avrupa Birliği uyum yasalarına girdik falan diyorsunuz. Eskiden kadınlar garson olarak çalışamıyorlardı. Şimdi yasanın o boşluğundan faydalanıyorlar. Bir iş yerinde garsonluk görevini yapan kişinin erkek veya bayan olmasına siz artık karar veremiyorsunuz. Eskiden o asayiş ile ilgili kanun vardı. Orda bu tür yerlerde bayanlar garsonluk yapamaz deniyordu. Şimdi Avrupa Birliği uyum yasalarıyla birlikte o yerlerde çalışan kişilerin erkek mi, ya da bayan mı olacaklarına karışma yetkiniz yok. Çalışan çalışır noktasına geldi. Tabi burada yasal bir boşluk var. Diğer yandan toplumda öyle ciddi bir açlık var. Bunu aslında çözmek lazım, ama bu şekilde değil. Daha bilinçli olmalı.
Tabi Türkiye`de çok ciddi bir kültür karmaşası var. Bir yerde işte şeriatçı dediğimiz kesim kitle, dini kullanarak, islamı kullanarak, namahrem diyor. Kadın – erkek ayrılıkları, kadın erkeğin bir araya gelmesine izin vermeyen, sosyal hayatta birlikte olmalarına. Ama insanlarda da böyle bir talep var. Bedensel bir ihtiyaç bu, çelişki, bu muamma, bilinmezlik, huzursuz yaşam ortamını sergiliyor. Bunun önüne geçemiyorsunuz.
Bunda da en büyük etken bu kültür ve eğitim noksanlığıdır. Hala yörüklükten, kırsal alan göçer kültüründen kurtulamamış olmamızdır. Eğitimsiz, kültürü olmayan insanları da bir takım siyasi amaçlarla istismar etmek, onları kullanmaya kalkmak, bu tür olumsuzlukları ve kabusu bize yaşatıyor. Bu bir çok yerde var. Mut’ta bu daha belirgin, çünkü iki farklı kutup var.
Birisi işte, sosyal kültürel yaşamı tamamlamış, daha eğitimli, kent kültürünü kabullenmiş, kentli gibi yaşayabilecek bir kesim.
Bir de daha köy hayatı bile yaşamamış olanlar var. “Köy Kültürü”de bir kültürdür. Belli bir kesim “Köy Kültürü” nü bile edinmeden, “Göçer Kültürü”yle ki en vahşi kültürdür. Örneğin en yakını en büyük düşmanıdır. En yakını kardeşidir amcasıdır o onun en büyük rakibidir. İkisi de hayvancıdır, göçerdir. İste mera paylaşımında, şunda bunda, yakını alt edecek, ezecek yok edecek, ön plana çıkacaktır. Böyle de bir yaşam biçimi var.
Böyle bir yerden gelen herkes 10 – 15 – 20 yıl içerisinde kentli oldu. Kent kültürüne dönüştü. Böyle bir çarpık yapılanma içerisindeyiz. Tabi o açlık, o dengesizlik, o olumsuzluklarda kadın – erkek ilişkilerinde toplumun en hassas, en sıkıntılı yeri, bam teli, karşımıza ciddi bir sorun olarak çıkıyor.
Şimdi belediye bunun neresinde…?
Gazinoların hiçbirisine belediye gazino ruhsatı vermiş değil. Ama söylemlerde öyle ifade ediliyor. Şu an o noktada çalışan iki yere biz lokanta ruhsatı vermişiz, içkili lokanta iki tane. Bu iki lokantada yasadaki boşluktan yararlanarak, bayan garson çalıştırıyor. Yasada da bir engel yok. Sen karışamazsın diyor. Zaman içerisinde buralar gazino tarzı uygulamaya geçiyor. Kanununda işte verilmiş bu ruhsatı iptal etmede falan ciddi zorlukları var. Çokta yetkili değilsin bu konuda. Şimdi son yargıtaydan mı döndü içislerinden mi döndü? İçkili yerlerin eskiden krokisi yapılırdı. Şurada olur, burada olmaz diye. O da iptal edildi. Sen buna karışamazsın kent içerisinde, konut alanının dışında bu ruhsatı vereceksin diyor. Ticari anlamda sen veririm, vermem yetkisine sahip değilsin.
Değişik nedenleri ön plana çıkarıp kendimize yasal bir mevzuat yaratmaya çalışıyoruz, çok yasal olmasa da. Ama şunu kabul etmek lazım, bu bir kültür açlığıdır, bu bir eğitimsizliktir, bu toplumun gerçek yüzüdür. Bundan kaçış kurtuluş yok.
İnsanlara zaman zaman, kadın ile erkeği bir arada görmeyi “öcü” gibi gösterirsen, islamı değerleri kullanarak insanları ayrı tutarak, ayrışım yaratırsan, bir arada bulundurmazsan, tabi ilk fırsatta o özlem, o açlık, bir şekilde giderilecek.
mutilcesi.net:
– Şöyle diyebilir miyiz, “kültürel eksikliğimiz ve açlığımız”la yüzleşmemiz gerekiyor ve yüzleşmenin de bir bedeli var. Bu süreçte bunun bedelidir, diyebilir miyiz?
Selehattin ARSLAN:
– Tabi tabi.
mutilcesi.net:
Şimdi… Başkanım oluşan bir tazyik basınç var. Siz de bahsettiniz, bizde gözlemlerimizi aktarmıştık. Biz genelevini sorduk, siz bunun Mut için henüz erken olduğunu söylediniz.
Sizi dikkatle dinliyoruz. Ortada gerçekten de bir açlık var ve bunu şey de destekliyor, eskiden 20 – 30 yıl öncesinde, bir genç kız veya erkek buluğ çağına girince, evlendirilirdi. Bu anlamda cinsellik, açlık, bu şekilde giderilirdi.
Ama günümüzde; gerek çağımızın getirdiği ihtiyaçlar, gerekse ekonomik sebeplerden dolayı bir kadının veya erkeğin evlenme yaşı nerdeyse 25 e çıktı.
Gazinolara olan rağbetin önemli sebeplerinden birisi de bu olamaz mı. Bunu bir şekilde dengelemek adına neden Mut’ta bir genelevi olmasın?
Selehattin ARSLAN:
Şöyle diyorum. Genelevi uygulaması artık Avrupa Birliği ülkelerinde bile tartışılıyor. Yani kadının bir meta olarak alınıp satılması, o kadını aşağılama olarak görülebilir. Bunun toplumda kabul görmesi zor.
Bir gazinoyu bile kabullenmede sıkıntı yaşayan toplum, genelevini ne kadar kaldırabilir. Mesela Karaman’da genelev yok. Adam fetva veriyor ama cinselliğini de yaşıyor.
Şu tespiti yapmak lazım: yemek içmek gibi, şimdi siz su içmem diyebilir misiniz, yemek yemem diyebilir misiniz, ben uyumam diyebilir misiniz? Bunlardan da önemlisi, ben cinsel yaşamı kabul etmem diyebilir misiniz?
mutilcesi.net:
– Sayın başkanım, biraz önce Mut’ta pavyonların ilk kuruluş yıllarından bahsettik. O tarihlerde oralara giden kitlenin, bu gün kabuk değiştirdiğini ve artık köylerden, kırsal kesimden gelen insanların gazinolara gittiği tespitinde bulundunuz.
Bu konuda bilimsel bir araştırma yaptırdınız mı, ya da bu konunun uzmanlarına araştırttınız mı?
Selehattin ARSLAN:
– Yok, yok… köylüden ziyade, kırsal alandan. Hayır bilimsel bir araştırma yaptırmadık,bu tamamen gözlemlerimiz.
mutilcesi.net:
– Sayın başkanım, kültür eksikliğinden, cinsel ihtiyaçtan ve istismarlardan bahsettik. Peki annelerin, babaların, bu tür gazinolar ile ilgili çocuklarını ilgilendiren kaygılarına yönelik çözümleriniz ne olmalıdır?
Selehattin ARSLAN:
Şimdi… şunu görmek lazım. Yasakla bir şey çözülmüyor. Yasaklarla bir yere ulaşamıyoruz. Zaten yasaklama yetkiniz de yok. Kapatsanız bile, idari mahkemeye gidiliyor, ruhsat aynı gün iade ediliyor. Hatta zarar ziyan davası bile açılabiliyor. 5 gün 10 gün dükkanımı kapattınız, ben şu kadar para kazanacaktım deyip, onu sizden talep edebiliyor. Tazminat olarak sonuçlanmış dava örnekleri var. İşin gerçek yüzü bu. Bu yasanın ön gördüğü sistem.
Toplumsal olarak bugün “5” tane varsa, gelin izin vereceğim deyin, yarın “50” olur. Ruhsatta sınır yok, gelin dediğinizde, yarın “50” olur. Neden oluyor? Ben oralara gitmesem de, gezmesem de oralardaki uygulamayı az çok tahmin edebiliyorum. Bu kadar da talep var. Bazı gerçekleri görmek lazım. Kuru kuruya oturup konuşmakla da bu işler çözülmüyor.
İste toplumun ihtiyaçlarını gidereceksiniz. Değer yargılarını bileceksiniz. Onların dışarıda yaşayan insanları rahatsız etmesinden başka, benim hiç bir problemim yok. Belediye başkanı olarak kendime sorduğumda, oraya girenle, çıkanla benim bir ilgim yok. Bu beni rahatsız etmiyor.
Benim bu konuda tek rahatsızlık duyduğum, biri içiyor, eğleniyor, birileri para kazanıyor, o kendi alış-verişleridir. Beni üzen, onlar bu içme, eğlenme, yeme işlerini yaparken, bu işlerle ilgisi olmayan sade vatandaşı rahatsız ediyorlar. Mesela o caddeden geçen, o bölgede oturan kişileri rahatsız ediyorsa, bu benim problemim. Belediye olarak, bu, şu anda, bu yönden ben rahatsız olurum. Daha doğrusu ondan ben sorumluluk duyuyorum. Buna fırsat vermemek lazım.
Tabi bu uygulama, belediyeden çok birinci derecede asayiş ekiplerinin sorunu.
Ha… bizde ona fırsat vermeyecek noktalarda, elimizdeki yetkiler çerçevesinde, belli yaptırımlar kullanmaya çalışıyoruz.
Bu iş birde Mut’a özgü bir şey de değil. Yol boyu köylerde de var. Gülnar ilçesinde de var. Ermenek’te de var. Mut’tan Ankara’ya giderken 2 – 3 tane bunun merkezi var. İşte Tavşanlı’da 2 – 3 tane var. Konya’nın yakın merkezinde, Çumra taraflarında var. Bu Karaman’dan başlar.
Mut biraz daha sosyal yaşantı olarak nüfus oranına bakarsanız, Ermenek’e göre, Gülnar’a göre, Mut’ta çoktur. Silifke’de de bizdekinden de çoktur. Ama Silifke ‘li bu işlerin varlığını yokluğunu önemsemez. Oranın kültür yapısıyla, değer yargısıyla örtüşüyor.
mutilcesi.net:
– Mut’ta “Sosyal Belediyecilik” tüm kurum ve kurullarıyla uygulanıyor mu, Bu anlamdaki hizmetler için kadrolarınız yeterli mi, Sivil toplum kuruluşlarıyla ilişkileriniz ne düzeyde, onlardan danışmanlık alıyor musunuz?
Selehattin ARSLAN:
– Şimdi tüm belediyecilik hizmetleri tam anlamıyla var mı?
Aslında çok doğru bir soru. Bunu şöyle cevaplamak lazım. Eldeki imkanlar çerçevesinde, bu imkanları, olanakları en iyi şekilde, aklımızın erdiği ölçüde, hemşehrilerimize yansıtmaya çalışıyoruz. Tabi imkanın olması da pek yetmiyor. Bu hizmeti algılama, bu hizmete ihtiyaç duyma, karşımızda hizmetle muhatap olan kitlenin de o hizmeti özümsemesi lazım. Kabul etmesi ve değerlendirmesi lazım. Hem bizim açımızdan, hem halk açısından başarılı diyemiyorum.
Tabi bunda en büyük etken kültür eksikliği, eğitim eksikliği. Bundan dolayı bazı şeyler, hem biz kadro olarak, o kültüre bilgi birikimine sahip değiliz, hem halkımız da bunu algılayacak, bunu özümseyecek, bunu değerlendirmek isteyecek bir toplum bilinci tam oluşmuş değil.
Kadro olarak bir belediye, yani kadrolarımız, insan olarak iyi olumlu, hizmet etme arzusundalar. Ama teknik kadro donanımı yönünden yetersiziz. Burada soru neden telafi edilemiyor da ki, en büyük etken de son çıkan belediyecilik yasasında. İşte bütçeyle paralel bir kadro kullanım yetkisi var. Şu anda çok geniş anlamda bir kadromuz var. Ama bu kadroya istihdam yapmaya, bu kadroya görevlendirme yapmaya yetkimiz yok. Bu da belediyenin bütçesiyle ilgili. Sanıyorum ileriki yıllarda aşılacak.
İlçeye belediyenin vermesi gereken sosyal ve kültürel etkinliklerde sakatlık var. Bunun ekonomik yönü var. Kadronun yetersizliği var. Tesis yetersizliği var. Üretimin yani sosyal kültürel etkinlikleri algılayacak, arzu eden, bunu kabullenecek toplumsal kitlede, böyle bir talep konusunda tıkanıklık var. Yani bu belki de ülkenin içinde bulunduğu ekonomik darboğazdan kaynaklanıyor. Yani sosyal yöne, kültürel yöne, geçim sıkıntısı varken, sofradan tok kalkmayınca beni ilgilendirmez.
Yani kısacası Mut’ta, tüm Türkiye’de olduğu gibi kent kültürü ve toplumsal bilgi eğitim düzeyinin düşüklüğü bizim acı bir gerçeğimiz, bunu kabul etmemiz lazım. Daha bilinçli, daha koordine olmuş, sivil toplum örgütlerinin, toplumsal meselelere tam sahip çıktığı, baskı unsuru oluşturabildiği bir noktaya ulaşamadık. Bunlar Türkiye için Mut için önemsenmesi gereken konular. Ama hala bireysel beklentileri çözebilmiş, aşabilmiş değiliz.
mutilcesi.net:
– Çocukluğumuzdan hatırlarım, yazlık sinemalar vardı. Halkın en büyük eğlencesiydi. Günümüzde bir çok belediye bu tür etkinlikleri organize ediyor. Örneğin sinema haftası, film şenlikleri gibi belli periyotlarda bir takım aktiviteler yapılamaz mı, Bu tür etkinliklerle kültürel anlamda yaşanılan sıkıntılar giderilemez mi, Yani insanların evinden çıkması sağlanamaz mı, Bu alanda çalışmalarınız ve projeleriniz ne durumdadır. Sinema ve tiyatro eksikliği konusunda bizi bilgilendirir misiniz? Açık hava sineması ve festival etkinlikleri vs. gibi.
Selehattin ARSLAN:
– Zaman zaman tiyatro toplulukları turnelere çıkar. İlk zamanlar farklı düşünüyordum. İşte bir “Sivil Toplum Örgütü” getirsin, kar etsin, bizlerde eksik olursa tamamlarız diye. Baktık olmuyor. Kimse bilet alıp tiyatroya gitmiyor. Halk tiyatrosuz kalmasın, biz finanse edelim, ücretini karşılayalım. İnanır mısınız onda da gelen olmuyor.
Biraz önce de bahsettik, insanlar bu tür sosyal ve kültürel etkinliklere sahip çıkmıyor. Burada olan son bir olayı anlatayım; Devlet Tiyatroları turneye çıkıyor, Mut`a da gelmeyi programlarına almışlar. Kaymakamlıkla birlikte bizde ilgilendik, çok güzel bir oyun sergilendi ve sahneye kondu geniş bir kadro var.
mutilcesi.net:
– Mersin Devlet Opera ve Balesinden mi bahsediyor sunuz?
Selehattin ARSLAN:
– O değil. Onu biz getirince birebir ilgileniyoruz, bu biraz farklı. Yani biz davet ediyoruz. Bu işin içinde Kaymakamlık var, Kültür Müdürlüğü var, Milli Eğitim var. Açıkçası bizde tek tek adam adam arayıp haydi tiyatroya gidiyoruz demedik. Ama düşünsenize görevlinin dışında hiç kimse gelmedi, yok. Aşağı yukarı 8 – 10 kişi. Oradan bakınca bir ses var, ışık yanıyor falan 10 – 15 kişide öyle geldi. 20 – 30 kişi olduk. Hiç birisi de gündüzden karar verip bu gün tiyatro var, tiyatroya gideceğim diye programına almış, gelmiş insan değil, tesadüfen ordalar. Belediyeye 100 – 150 tane bilet verilmiş satmışsınız, ve toplam 400 bilet satılmış. Tiyatro belediyeden anons edildi, radyo aracılığı ile duyuruldu. Sağda solda konuşuldu ama ilgi olmadı.
İnsanlar böyle sanki ekonomik bunalımdalar. İşsizlik parasızlık vesaire, insanı hayata bağlamıyor. Kültüre karşı, eğitime karşı, böyle bir boşluk içerisindeyiz. Ölü toprağı var sanki toplumumuzda.
Toplumda bu işlere önderlik etmesi gereken eğitimli, bilgi donanımı yüksek kitleler, öğretmenlerimiz, eğitimcilerimizin, sendikalarımız bu işlere sahip çıması lazım. Maalesef bu olmuyor, böyle de bir problemimiz var.
mutilcesi.net:
Peki bu noktada, koordineli bir çalışma için belediyeler inisiyatif geliştiremezler mi?
Selehattin ARSLAN:
– Olabilir. Olabilir ama yeterli olmuyor.
Avrupa`daki belediyeler alt yapı sistemini tamamlamışlar. Hiç bir Avrupa kentinde belediye yol, kanalizasyon, kaldırım vesaire gibi sorunun muhatabı değil. Tamamen halkın kültürel, sosyal yaşamına daha böyle modernize olmuş biçimde tüm yoğunluğunu oraya veriyor.
Bizde daha hala asfalt olmamış, hala kaldırımı yok, hala kanalizasyon gitmemiş , hala yolu yok, bitmemiş yeni yerleşimler, sağlık sorunu, şu bu vesaire bir sürü eksik. Yani daha sistemimiz oturmamış. Altyapıyı tamamlayıp gereken yeterli düzeye taşıyamadığımız için bu tür sorunları yaşıyoruz.
Bizim insanımızın bu toplumun temelde yatan ana kaygısı şu; gelecek kaygısı olmayan bir toplum, çocuğuma eğitim sağlayabilecek miyim, yarın hastalanırsam sağlık güvencem var mı, Ben ne olacağım, çocuklarım ne olacak, Ailem ne olacak? Bunu çözebilmiş en gelir düzeyi yüksek bir insan bile bu kaygıyı yaşıyor, yani devlet olarak yarın güvencesi sunamamışız. Böylesi bir problem var dolayısıyla istenilen düzeye gelemiyoruz.
mutilcesi.net:
– Çocuklara, engellilere ve yaşlılara önem verdiğiniz çalışmalarınızdan anlaşılıyor. Bundan sonra onlar için uygulamaya koyacağınız projeler nelerdir?
Selehattin ARSLAN:
– Özellikle engellilere toplumun değer vermesi, saygı duyması, konumlarını istismar etmeden onurlu bir yaşam sürmelerine katkı vermek gerekiyor. Bu konuda çok şey yapıyoruz diyemiyorum, ama bize intikal eden bize gelen talep olduğunda mutlaka çözüyoruz. Artı bunlarla ilgili programı ön plana çıkarıyoruz. Bütün bunlara karşın gereğini eksiksiz yapıyor muyuz? Maalesef hayır. Türkiye’deki o yörük kültürü, yaşam biçimi öyle modernize edilmiş bir noktaya ulaşmadığından çok yeterli değil.
Çocuklarla ilgili elimizden geldiğince eğitim düzeylerini artırıcı yükseltici projeleri ve uygulamaları yerine getiriyoruz. Örneğin yüzme kursu, müzik ile ilgili yeteneklerini geliştirme fırsatı vermeye çalışıyoruz.
mutilcesi.net:
– Gördüğümüz kadarıyla ilçemizin şehircilik ile ilgili bir düzenlemeye ihtiyacı var. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz? Çınaraltı, Otogar, Kale çok güzel projelendirilmiş. Fakat arka sokaklara geçildiğinde aynı şeyleri göremiyoruz. Mut’u tamamen kapsayacak Şehircilik ile ilgili yeşil alan park gibi tenis kortları olabilir, yürüyüş parkurları olabilir…
Selehattin ARSLAN:
Anladım da bunlar talep meselesi.
Tenis kortu, basket sahası yapıyorsunuz, basket sahasında ot çıkıyor. İki tane basket topu alıp ta giden birisini bulamıyorsunuz.
Yani talep olmadan çevre temizliği, kent kültürü yeşil alan, bunların hepsi onu seven koruyan bireyler tarafından hayata geçiriliyor. Dedik ki bırakın eski evleri, yeni yapılan inşaatlara, adam evini boyamazsa ruhsat vermeyelim. 40 yerden, 40 tane ağlayan, yalvaran çıkıyor. Birine tamam dediğinizde, öbürüne de tamam demek zorundasınız.
Yani burada yaşayan insanların olaya sahip çıkmaları gerekir. Çünkü onlar ne derse o olur. Halktan farklı bir şey yapamıyorsunuz. Yani o arz talep dengesi tamamen halka bağlı oluyor.
Şimdi mesela ben kahveleri hiç sevmiyorum. Kahve ruhsatı imzaladığım zaman elim titriyor. Ama her hafta bana 4 – 5 tane kahve ruhsatı geliyor, şartlarını yerine getirenlerin belgelerini imzalıyorum.
Onun için bu bir yaşam biçimi haline gelmiş. Adam sabah sabah, kahvaltısını yapmadan, erkenden yerime oturayım diye, kalkıp kahveye gidiyor. Öğlen yemeğe de gitmiyor, gelince yer bulamam diye. Sabah beşten sonra, namazdan sonra, kahve dolmaya başlıyor. 8 de 10 da yaylalarda kahvede yer kalmaz. Taa… gece karanlık, yassıya kadar.
mutilcesi.net:
– Belediye Meclis Üyeleri sayısı kaçtır, Meclisi hangi partiler oluşturmaktadır? Bizi kısaca bu konu hakkında bilgilendirir mi siniz?
Selehattin ARSLAN:
– 15 tane belediye meclis üyemiz var. 7 tanesi AKP`li, 4 tanesi DSP`li, 3 tanesi Millet Partili ve 1 tane Cumhuriyet Halk Partili. Meclis üyelerimizle bir sorunumuz yok. Uyum içinde çalışıyoruz. Aslında kabul etmek lazım, Mut halkı hepsi uyum içindedir. Yani dışardan bazıları yönlendirmeye kalkmadığı sürece herkesle her konuda anlaşabiliyorsun.
Örnegin bunu yapmayalım mı? Sen iyisini doğrusunu söyle yapmayalım.
mutilcesi.net:
– Mut sakinleri anlatıyordu; Meydan Mahallesi’nde bir çocuk parkı düzenlemesi yapmışsınız. Arkasından orada keş(Sarhoş v.s) sorunu, alkol şişeleri sorunu oluşmuş. Pislikleri oraya buraya atmışlar.
Gene duyumlarımıza göre fikir sizden çıkmış. Oraya bir büfe izni vermişsiniz. Orası şimdi hem keşlerden, hem de boş şişelerinden kurtulmuş. Artık hemşehrilerimiz orada oturup rahatça kahve, çay içebiliyorlarmış ve bunu anlatanda AKP`li bir muhtar. Halkımızla uyumunuz yönünde bir gözlemimi sizin söyleminizi desteklemek adına paylaşma gereği duydum.
(Baskan gülümsüyor….. .)
mutilcesi.net:
– Meclis üyeleriyle olan uyumdan söz ettiniz. Parti ilçe teşkilatlarının belediye çalışmalarını eleştirmelerini nasıl değerlendiriyorsunuz. Belediyenin ilçemiz diğer idari birimleri ile olan uyumu çalışmaları ve ilişkileri ne durumdadır?
Selehattin ARSLAN:
– Burada dengeyi çok iyi kurmak gerekiyor. Başka yolu yok. Kavga ederek işi çözemiyorsunuz. Birlikte olmak ve mutlaka herkesle iyi geçinmek zorundasınız.
Hiç birisini dışlamıyorum. Ama Mut’un gerçek sahibi “yerel yönetim”dir. Diğer kurumlar buraya hizmet etmekle görevlidir. Halka karşı sorumlu olan biziz. Dolayısıyla bir mazerete, bir bahaneye sığınacak durumda değilim. Sorunları bu şekilde çözmek ve herkesle iyi geçinmek zorundayız. Bazı idari makamların haksız istem ve talepleri karşısında bizimde hissi davrandığımız zamanlar oluyor. Ama genel olarak hepsi uzlaşmaya yakın. Bazen bizden de oluyor ama telafi ediyoruz.
Mut’ta en büyük sorumluluğumuz bizi görevlendiren halka, dolayısıyla bizim mazeretimiz olamaz. Biz bir şekilde sorunları çözmek zorundayız. Onu yapmaya çalışıyoruz. Birilerini eleştirmek çok yapıcı da olmuyor.
mutilcesi.net:
– Sayın Başkan belediyenin şu an ki en büyük projesi nedir?
Selehattin ARSLAN:
– Şu an ki belediyenin en büyük projesi arıtmadır.
Ben belediye hizmet binasını çok büyük proje olarak görmüyorum zaruri görüyorum. Her köyün bile binası olur. Onu nasıl olsa yapacaksın başka yolu yok. Ama arıtma ve sistemi bütünleştirme, mesela kent büyüyünce kanalizasyonu alamadığımız terfi yapmamız gereken yerler var bunu ne pahasına olursa olsun çözmek zorundayız.
mutilcesi.net:
– “Arıtma” nedir, ne işe yarar?
Selehattin ARSLAN:
– Kanalizasyonu arındırır. Yani pis suları arıtarak onu kimyasal maddelerden arındırarak tekrar kullanacak hale dönüştürür. Elbette çevrenin doğanın dokusunu bozmadan.
mutilcesi.net:
– Yerel seçimler kapıda. Yeniden aday olacak mısınız? Aday olmanız durumunda önümüzdeki dönem projelerinizden bahseder misiniz?
Selehattin ARSLAN:
– Çok açık ifade edeyim. 20 yıl belediye başkanlığı yaptım, bireysel doyuma ulaştım.
Hani, kendini ispatlamaktır, istektir, ben bunları aştım. Aslında biraz beni de yormaya başladı. Ha… şunu da hissediyorum, belli birikimlerim, deneyim tecrübelerim. Yeni gelen bir ekibin 5 – 10 senede tahlil edemeyeceği şeyleri biz tespit etmiş durumdayız.
Ama ne olursa olsun bu tür değişimlerde yeni kadrolarda fayda vardır. Farklı bir pencereden farklı bir yerden bakmak lazım. Çağdaş çizgide halkın bu insanı seçelim, oy verelim dediği birinin önünü açmak istiyorum. Böyle biri varsa “Selahattin ARSLAN” var, ben kenarda durayım demesin. Halkın istediği veya kendine güvenen birisi varsa çıksın ortaya, elinden tutalım, onu başkan yapalım. Buna açığız.
Ben bu görüşlerimde çok samimiyim. Ha… ben başkan olayım, olmaz o. Ben başkan olayımla kimse başkan olamaz. Halk diyecek. Halk istiyorsa, ben oy vereceğim diyorsa, halk ona güveniyorsa, halk yanılmaz. Onu yürekten istiyorum. Böyle biri bilgili, insan sevgisi olan, toplum sevgisi olan, yürekten böyle birisine ihtiyacımız var.
Ha… olmadı. Olmayınca, siyasetçilerin bu kaprisine de, devrimizin en yetişmiş kadrolarını, bu ilçeyi teslim etmeyiz. Yani ben burada şöyle yaparım, benle iş olmaz. Biz ile toplumla bütünleşebilen, toplumun istediği birisine şiddetle ihtiyacımız var. Olmazsa da çaresiz kalırsak, çaresizlik demeyeyim de, daha iyiyi bulamazsak, daha güvenilir birisi çıkmazsa, ha… bir dönem daha olur. Ama bu benim talebim değil, zaruretten.
Benim talebim; genç, dinamik, halkın güvenini kazanmış birinin önünü açmak.
mutilcesi.net:
– Şu anki kamu oyu yoklamalarındaki durumunuz nedir, biliyor musunuz, Araştırma yaptırdınız mı?
Selehattin ARSLAN:
– Bilmiyorum, araştırma yaptırmadım. Şimdi o şöyle olur. İnsan kesin aday olmak ister, o zaman olabilir, fakat benim düşüncem aday olmak değil. Benim düşüncem halkın istediği birisini bulmak. Eğer bu konuda bir tıkanıklık yaşarsak, halk içinden birisini çıkarıp bu başkan olur dediği an. Ha baktık olmuyor, çaresizlik var, sıkıntı var, ben Türkiye’de pek eleştirmezdim, ama siyasi kadroların bütününe karşı bir güvensizliğim var.
mutilcesi.net:
– Yapmak isteyip te yapamadığınız bir şey var mı?
Selehattin ARSLAN:
– Var. Meydan’da bir projem var benim, ODTÜ`ye yaptırdık. 180 dönüm. İşte birazını kullandık, 138 dönüm falan.
Her türlü spor tesisinin bulunduğu bir park. Yeşil alanıyla iste yüzme havuzu onun bir parçasıydı. Tenis kortu, yürüyüş yolu, basketbol sahası, her şeyi kapsayan, bisiklet yoluyla falan böyle bir tesis.
Bu Cumhuriyet Meydanı’nın belediye ile birlikte, merkezin sıfırdan dizaynı. Arıtma, Katı Artık Toplama Merkezi.
Bunlar yapılması gereken şeyler. Ekonomiye bağlı, sürece bağlı, paraya bağlı projeler.
mutilcesi.net:
– Belediye başkanlığınızın ilk dönemlerinde başlattığınız ilk proje Mut’un içme suyu projesiydi.
Bu gün baktığımızda ülkemizin bir çok belediyesi su sorunuyla uğraşırken, siz bu sorunu çözmüş olmanın rahatlığı içerisindesiniz. Mutilcesi.net olarak size teşekkür ederken bu rahatlığın kalıcılığı üzerine ne gibi yatırımlar planladığınızı paylaşmak isteriz.
Selehattin ARSLAN:
– Mut sulama suyu, bence Mut’un en büyük yatırımı. Şu an zaten biz suyun % 80 ini sulamaya veriyoruz. Tarımsal amaçlı kullanıyoruz. İlerde sanayi kuruluşlarının eğer yoğun su ihtiyacı olursa o zaman belki bir su darboğazı olabilir ama onun dışında herhangi bir sıkıntımız olacağını ben sanmıyorum. Kentsel anlamda yöresel anlamda suyla ilgili bir sorunumuz söz konusu değil.
mutilcesi.net:
– Sayın başkan ilçemizde konut sıkıntısı var mı, Varsa bu konudaki projeleriniz nelerdir, Bildiğimiz kadarıyla ilçemizde öğrenci yurdu bulunmamaktadır bize bu konuyu açar mı sınız?
Selehattin ARSLAN:
– Şimdi biraz önce 560 tane noter huzurunda parsel dağıttık. Konut sıkıntısı var diyemem. İmar arsası konusunda da bir sıkıntı yok. Az çok çözülmüş durumda ama dönem içerisinde insanlar bunu bir küçük yatırım olarak görüyorlar. 1 nci, 2 nci konutu kiraya vermeyi, gelecek için bir yatırım olarak görüyorlar.
Konut sıkıntısı yok. Ama yurt sıkıntısı ciddi anlamda var. Bir özel yurt yapılıyor bu sene hizmete girecek. Arsa ifrazında 1, 2 dönümlük bir yer baktırdık orayı belediye olarak yurda dönüştüreceğiz, yurt yapacağız. Böyle önümüzde bir projemiz var. Kredi yurtlar kurumuyla maalesef bu sorunu çözemiyoruz biraz siyasi ve hassas bir yatırım. Ama inşallah zamanla yurt sorununu da çözeceğiz. Gelişmeler o yönde.
mutilcesi.net:
– Kervansarayn (Taş Han) restorasyonu ile ilgili çalışmalar ne düzeydedir?
Selehattin ARSLAN:
– Taş han bizim şahsi mülkiyetimiz. Dededen kalma tapulu mülk. 1725 yılında dedemiz yaptırmış, tapulu mülk, şahsi malımız.
Tabi ki hissedarları varmış. Karşılığında tarlalar verilmiş. Dolayısıyla en doğal hakkımız.
Ha… bireysel kullanmak istemiyoruz. Çevredeki ticari amaçlı tesislerimizi falan tamamen kaldırdık, boşalttık.
Ha… halk toplum kullanmak isterse her türlü toplumsal etkinliğe açığız. Örneğin opera getirdik opera orada konser verdi.
mutilcesi.net:
– Başkanım, eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?
Selehattin ARSLAN:
– Teşekkür ederim
mutilcesi.net:
– Zamanınızı ayırıp “mutilcesi.net” adına sorduğumuz soruları yanıtladığınız için size teşekkür ederiz. Yolunuz açık olsun.
NOT: Bu söyleşi 30.09.2008 tarihinde mutilcesi.net tarafından yapılmıştır.