Filiz, hafif bir kahvaltının ardından günlük bakımını yaptı, en sevdiği kıyafeti giydi ve son kez aynada tepeden tırnağa kontrol ederek evden hızla çıktı. İş yerine saat başı giden 35 No.lu Belediye otobüsü gelmek üzereydi. Durağa doğru yürüdü. Cıvıl cıvıl, rengarenk giysiler içinde pek heyecanlı görünüyordu. Durak sakindi. 5 dakika sonra otobüs geldi. Filiz tatlı bir tebessümle ücretsiz personel kartını okuturken ‘Günaydın’ dedi. Genel hali de öyleydi; güler yüzlü, sevecen, kıpır kıpırdı. Tanıdıklarını selamsız, hal hatır sormadan geçmezdi. Şoför de göz ucuyla bakarak gülümsedi ve ‘Günaydın’ diyerek karşılık verdi.
Şoför; esmer, siyah saçlı, siyah gözlüklü, güzel giyinmiş ve gençlikten orta yaşa yürüyen olgun bir sima idi.
İleriki duraklarda yeni yolcular biniyor, şoför ‘Sayın yolcular arkaya doğru ilerleyelim’ derken, bir taraftan da aynadan Filiz’i izliyordu.
Belli ki o cıvıl cıvıl, sempatik kız dikkatini çekmiş, içinde bir şeyler kıpırdamıştı. Otobüs ilerlerken, o zihinden konuşuyordu:
-Evet, belediye personeli olmalı!
-Bak bu iyi!
-Genç, ama genç kız değil.
– Parmağında yüzük var mı acaba?
*********
Yoğun bir günün sonunda, Filiz masasını toparladı ve lavaboya geçerek makyajını tazeledi; kıyafetini dikkatlice kontrol edip, aynaya son bir gülücük atarak durağa doğru yürüdü. Nedense heyecanlı idi ve otobüs yaklaştıkça heyecanı artıyordu. Otobüs durakta ‘Zınk’ diye durdu. Belli ki, şoförün zihni meşgul, biraz dalgındı! Kim bilir!?
Filiz aynada hazırladığı gülücükle ‘Merhaba!’ diyerek otobüse bindi. Kartı okuturken şoförle göz göze geliverdiler. Şoför hemen toparlandı, gülümsedi, ‘Merhaba!’ diyerek karşılık verdi. Filiz bugün çok yoğundum, zar zor yetiştim diyerek devam etti. Şoför’ün gözü Filiz’in parmaklarında idi; birden çok güzel dedi içinden, keyfi yerindeydi. Nişanlı, evli değildi. Sohbeti sürdürmeliydi:
– İşimiz falan düşerse, sizi nasıl bulabilirim? İsminizi öğrenebilir miyim?
– Ben Filiz. Bütçe birimindeyim. Tabi ki, beklerim.
– Ben de Halis. Teşekkür ederim. Memnun oldum.
– A ne güzel! Abimin adı da Halis.
– Hımm…
Bu arada otobüs doluyor, ön taraf kalabalıklaşıyordu. Halis kısık bir sesle ‘İlerleyelim lütfen!’ dese de, Filiz duymazdan geldi, ağırdan alarak sohbete devam ettiler. Bir süre sonra homurtular artınca Filiz arkaya doğru yavaş yavaş ilerledi. Halis göz ucuyla aynadan Filiz’i izliyordu.
*********
Bir sabah telaşla otobüse bindiğinde şoför:
– Günaydın Filiz Hanım, dedi.
– A adımı nerden biliyorsunuz?!
– Geçen gün tanıştık, siz söylediniz ya!
Filiz gerçekten unuttu mu, yoksa öyle demek işine mi geldi bilinmez! Ama devam etti:
– Sizin isminiz?
– Halis ben!
– A ne güzel! Abimin adı da Halis.
– O zaman da tam böyle demiştiniz.
– Tabi ya! Bugünler de çok yoğunum da…
Gidiş gelişler, muhabbetler, uzaktan izlemeler günlerce devam etti… Filiz daha bir bakımlı ve gösterişli, Halis daha bir şık ve kibardı.
*********
Bir akşam vakti mesai dönüşünde otobüs Filiz’in indiği duraktan 150-200 m önce durdu. Halis;
– Filiz Hanım buyurun.
-Burası durak değil ama!
-Olsun! Siz bu sokakta oturmuyor musunuz?
-Evet Ama! Şeyy…
– Her gün görüyorum, indikten sonra geriye doğru yürüyorsunuz!
– Teşekkür ederim, çok centilmensiniz!
Filiz çok mutlu olmuştu. O heyecanla eve nasıl vardığının farkında bile değildi. Halis ise, yola devam ederken, her zaman olduğu gibi, gözden kayboluncaya kadar aynadan Filiz’i izledi
*********
Genç yaşta gönül düşürdüğü bir gençle, ailesine rağmen evlenen ve bu evlilikten bir oğlu olan Filiz, hayırsız çıkan eşinden ayrılmış, annesi ile birlikte yaşıyordu. Daha gençti ve hayalleri vardı, mutlu olmak onun da hakkı idi. İnce eleyip sık dokuyor, duyguları ile mantığı arasında gidip geliyordu. Bir ara ‘Amaan boş ver! ’ dedi. Ama bu kolay değildi. Aklı ile gönlünü buluşturmaya çalışıyordu.
Halis de aynı şekilde eşinden ayrılmış, bu evlilikten olan kızını mahkeme annesine vermiş, yalnız yaşıyordu. Tek başına hayat kolay değildi. Sıcak bir yuvanın özlemini çekiyordu. O da zihinden sayıp dökmeye başladı.
*********
Bir sabah otobüste sohbet- muhabbet iş yerine yaklaşırken, Filiz ‘Hadi yarın görüşürüz’ deyiverdi.
Halis ‘Yarın bir saat sonra geçerim.’
Filiz kıvrak bir zeka ile ‘Ben de bir saat izinliyim’ dedi.
Bu bir mesaj, bir randevu mu?
Kendince sorguladı ikisi de.
Filiz ertesi günü iple çekiyordu. Güzelce giyindi, makyajını itina ile yaptı,
yeni aldığı parfümü aceleyle sıkarak, kendini otobüs durağında buldu.
Sabırsızlıkla beklerken Halis’in karşı güzergahtan gelen otobüsü kullandığını
fark etti. ‘Unuttu mu acaba, ne oldu?’ Diye mırıldandı. Karmaşık duygular
içinde idi.
Halis de gördü Filiz’i. Bilgisi dışında bir değişiklik olmuştu. Ne yapmalıydı?
Hemen karşı güzergahtan gelen otobüsün şoförünü aradı, el çabukluğu ile yolda
otobüsleri değiştiler. Halis 10 dakika sonra Filiz’in durağında idi. Filiz çok
şaşırdı, heyecanlandı, sevindiği her halinden belli idi. Halis durumu izah
edince, ‘Çılgın! Sen gerçek bir centilmensin’ demekten kendini alamadı.
Gönüllere ateş düşmüştü bir kez. Bir tatil günü sahilde bir cafe’de
buluştular…
-Bu gün hava çok güzel, dedi Filiz.
-Evet öyle, dedi Halis gülümseyerek…
Bir hayli laf çevirdikten sonra, Halis devam
etti:
– 3 yıl önce eşimden boşandım,
bir kızım var, annesi ile kalıyor.
-Evet, ben de eşimden ayrıldım,
bir oğlum var, annemle birlikte kalıyoruz.
Halis, lise’den
ne zaman mezun oldun, oğlun kaç
yaşında gibi sorularla, belli ki yaşını öğrenmek
istiyordu. Filiz hemen anladı:
-Yaş 35, dedi özetle. Gerisi
teferruattı.
– Hımm… Yaş 35, Hat 35, deyiverdi Halis.
Filiz eliyle
beğeni işareti yaparak güldü. O merak etse de, Halis’in yaşını sormadı. Ne
önemi vardı. Her şey ortada, boylu poslu; kerli ferli adam!
*********
Her şey ne kadar da uyumlu diye düşündüler… İkisi de hayatın benzer labirentlerinden geçmişlerdi. Birlikte yürüyebiliriz diye düşündüler. Güzel duygular içinde , o günlerde vizyonda olan ‘Ladies & Gentlemen’ filmine gitmek üzere randevulaşarak ayrıldılar.
Evet tam onlara uygun bir filmdi bu. Biri leydi, diğeri gerçek bir centilmendi!
Gidiş gelişler, bekleyişler, otobüste sohbetler, bakışmalar, göz süzmeler devam ederken randevu günü ve saatinde sinemada buluştular. Patlak mısır almayı da ihmal etmediler. Filmi ne kadar seyrettiler bilinmez, ama çok eğlendiler. Karanlıktan istifade el ele tutuştular. Çıkışta bir Cafe Restaurant’da yemek yediler. Kahvelerini yudumlarken;
Halis ‘Benimle evlenir misin?’deyiverdi.
Filiz şaşkın, henüz beklemiyordu.
‘Her şey güzel
görünüyor, ama biraz düşünelim. Malum ikimiz de bir evlilik yaşadık,
çocuklarımızla, ailemizle de konuşalım’ dese de, aslında kararını vermişti.
Buluşmalar, görüşmeler, sohbetler fırsat buldukça devam etti. Aylar sonra aileleri, yakınları ve samimi arkadaşlarının
katıldığı sade bir nikahla ‘Evet’
dediler yeni hayatlarına. Çocukları da yanı başlarında idi. O akşam hep
birlikte doyasıya eğlendiler.
Yeni bir hayata yelken açmışlardı Filiz & Halis. İkinci bahar mı? Henüz
erken!.. Ama hayatlarında bir bahar
havası esiyordu, bu doğru. Mutluluğa giden tatlı yolu bulmuşlardı.