Yazmanında bir sebebi olmalı.Duygu ve düşüncelerimizi karşımızdakilere aktarmanın en etkili yolu ise yazmak,kendimizden ne katabiliyoruz,birikimlerimiz nedir,neyi hedefliyoruz,kelimelerle nasıl bir dünya yaratmak istiyoruz..Günümüzde sosyal medya her yanımızı kuşatmış.Bu kadar etkili bir araç üzerinde yazı yazıyor,fikir üretiyor olmak hem önemli hem de kolay bir şey değil.Son dönemde sosyal medya yazarlığı popüler bir hale gelmiştir.Yazanın çok okuyanın az olduğu bir dönem.Etrafınızda “bende kitap yazıyorum” diyen kişilere sık rastlıyor olmanız,ülke olarak çok okuyan,araştıran,bilgiyi paylaşan bir toplum olduğumuz anlamına gelmiyor maalesef.
Yazı yazmak birikim ister, yetenek ister. Yazmak ciddiyetli bir iştir. Yürek ister, emek ister, sorumluluk ister. ”Yazınızın haz vermesini istiyorsanız, saygı duyduğunuz insanlar hakkında yazın. Yok etmek veya skandal yaratmak için yazmak, konu için olduğu kadar yazar içinde yıkıcı olabilir.” William Zinsser
“Önemsediğin ve kalbinde başkalarının da önemsemesi gerektiğini hissettiğin bir konu bul. Gerçek duyarlılık budur, tarzını inandırıcı ve çekici yapacak dil oyunları değil.” Kurt Vonnegut
Söz uçar ama yazı kalır. Yazmak, dili yay gibi gerip,
kelimeleri ok gibi fırlatıp yara açmak sevdası, özentisi değildir. “Araştırma
süreci olmadan iyi yazı yazamazsınız”.George Higgins
Yazmak, toplumsal sorunları, etkisinde kaldığınız olayları
yapıcı bir şekilde toplumun menfaatine uygun hale getirmenin, anlatmanın bir
gayretidir. Hiç olmazsa ben öyle düşünüyorum. Bu uğurda bir şeyler yazıp
çizmeye çalışıyorum. Şahıslarla, hakaretle, küfürle hiç işim olmaz.
Yazmak, gönüllere akmaktır.
Yazmak, bir’i hedefleyerek yola çıkıp binlere ulaşmaktır.
Yazmak, içimizdeki isyanın dışa taşmasıdır.
Yazmak, ulaşmaktır, kelimelere dans ettirmektir,
paylaşmaktır, mutlu olmaktır, barışı, sevmeyi sağlamaktır. Yazmak,empati kurmak, farkındalık yaratmaktır.
Oysa sebep sonuç ilişkisini irdelemek, olayları doğru
yorumlamak eleştirmek yerine, saldırgan, hakaret dolu yazılar yazmak hangi ruh
halinin sonucudur ki, ilkellik, düşük benlik duygusu, cahillik had safhada
olsun. Bu tür yazar (!) geçinenlere sadece üzülüyorum.
Eleştirmek ile hakaret etmek arasındaki farkı bilmemek neyle
ifade edilebilir. Olsa olsa cahillik, makul olamamak, problemli vicdan sahibi
olmak, kültür alt yapısı olmayan, zihninde mantıksal ve duygusal süreçleri bir
birinden ayıramama, velhasıl bir hastalık hali ile açıklanabilir ancak. Yazar
olduklarını sanan bu tür insanları ciddiye almak, tartışmaya girmek, kör bir
insanın önüne fenerle ışık tutmaktan başka bir şey değildir.
Bunlar sadece kendilerinin alkışlanmasını övülmesini
isterler. Kendi çıkarı için herkesi çiğneyip geçerler ve bu durumdan en ufak
bir pişmanlık duymazlar. Çünkü karşısındaki insanların ne düşündüklerini hiçbir
zaman anlamak istemezler. Bu tür kişilik sahibi insanlarda yoğun hasetlik
duygusu vardır. Bu duygu ile başkalarının mutluluğuna başarısına kesinlikle
tahammül edemezler. Etrafımızda vardır böyleleri.
Yazarken kalitesiz insanların hikâyesi olmayacaksın.
Ismarlama iş yapmayacaksın. Emir kulu olmayacaksın. Kaliteni bozarsan farkını
da kaybedersin. Tercihini belirleyen karekterindir. Küçük insanlar kişileri,
normal insanlar olayları, büyük insanlar fikirleri yazar, tartışır.
Onun bunun ağzı ile yazıp çizenler, köpeksiz köyde değneksiz
gezenlere benzerler. Özgürlük için gökyüzünü satın almanıza gerek yok, ruhunuzu
kaleminizi satmayın yeter. Kurt olmadan kuzu avlamaya da kalkmayın. Biz kırk
kişiyiz bir birimizi biliriz. Deve kuşu gibi başını kuma gömmekle gizlendiğini
de sanma. Diğer uzuvların açıkta duruyor.