Kırılgan, alıngan birisidir. Bu tür huylarını hiç mi hiç sevmez aslında.
Yazın yayladadır. Evlerinin sokağına belediye tarafından parke taşı döşenecektir. Komşusu Osman Ağayla yolda karşılaşırlar.
“Sen bir Mut’a git gel komşu be!”
“Mut’ta ne işim var benim?”
“Parke işi biraz gecikti de, belediyeyle bir görüş gel ha.”
“Ulan Osman Ağa, benim etim ney budum ney, kelli felli o kadar insan varken benim gibi birisine mi düşer bu, kim hesap alır beni?”
Bunun altında bir bit yenikliği var diyerek için için biraz kızar bile Osman Ağaya.
Eve gelir. Karısı yemek yapmaktadır. Ayakta karısına olanları, Osman ağanın söylediklerini anlatır, canının sıkıldığını bile.
Yemek pişer, sofra kurulur, iki kaşık alırlar ki karısı sorar:
“Bugün Osman Ağayla konuştun mu hiç?”
Tek söz çıkmaz ağzından, yemeğe küser.
+++
Yaylada bir komşusu var Ali’nin. Sabahın erken saatlerinde yolda karşılaşıp günaydınlaşırlar; o sabah yürüyüşüne gider, komşusu da camiden gelir. İki gün önce yine karşılaşırlar. Ama gece giysilidir bu kez komşusu.
“Günaydın komşu!”
“Günaydın! Yahu mahalleyi köpek götürüyor, köpek kovalarım.”
+++
Yıllar önce iş gereği Ankara’ya taşınır Mustafa’yla karısı. Bir çocukları olur orada. Çocuk büyür büyür, ilkokula başlar. Yaz tatilinde Mut’a, köye gelirler. Evin 15-20 metre uzağında oynamaktadır çocuk. Babaannesi bağırır:
“Guzuuuummm! Akşam oluyor, gel de git.”
Çocuk oyundan vazgeçemez. Babaanne yine seslenir:
“Gelde git, gelde git!”
Çocuk gelir ama izinin üstüne geri gider. Babaanne bir daha bağırır:
“Gelgit guzum gayri gelgit!”
Bu kez çocuk seslenir:
“Babaanne bir karar ver artık, geleyim mi gideyim mi?”
+++
İbrahimli köyü…
Oğlunu everiyor, sabah beri geldi çalgıcılar, çalıp söylüyorlar, kalabalık, herkes coşkulu. Birden, Çukurbağ köyü yönünden üç el tüfek sesi duyulur.
“Çukurbağlılar geliyorlar, haydin konuklarımızı karşılamaya gidelim”
Oğlan babası, birkaç konu komsu, çalgıcılar, beş on çocuk, davul, gırnata ve kemene sesleriyle, Belen mahallesinin üstüne doğru yürürler.
Dokuz on kişidir gelenlerin hepsi. İkisi atlı, diğerleri yayadır. Akrabaları ve arkadaşlarıdır. Atlılar atlarından inerler. Çocukların dışında herkes el sıkışır, “Hoş geldiniz, hoş bulduk” denilir. Çalgı sesleri hiç durmaz. Düğün evine doğru yürürler.
Atın ikisinin terkisinde de, ikişer üçer tane rakı şişesi vardır.
Köy gençlerinin ve yetişkinlerinin cümbüş odaları ayrıdır, başka köyden gelenlerin de.
Çukurbağ’dan gelenlere kalacakları ve cümbüş yapacakları ev gösterilir…