Dış Çarşı’da esnaflık yapar. Bir gün yaşlı bir kadın gelir yanına. Dereden tepeden konuşurken, adam derki kadına:
“Yahu teyze be, benim bir arkadaşım var, masal biriktiriyor. Hani o eski masallar var ya, onlardan. ‘Senin yanına gelip giden çok olur, soruver’ dedi bana. Var mı bildiğin bir masal?”
“Yok guzum bee, benim ezberim silineli çok oldu!”
+++
Yıllar önce erik satar, kayısı satar, zeytin satar, biraz para biriktirir adam. Bununla da oğluna bir ev alacak olur. Evin ederi de o günün parasıyla 43 bin lira. Ama elindeki para yetmez buna Birkaç bin lira da sağdan soldan bularak 42 bin lira tamamlayabilir ancak. Bin lirayı bir türlü bulamaz. Oğlu derki:
“Telefon açıp İstanbul’daki amcamdan isteyeyim istersen.”
“Boşuna ararsın. Bana kalırsa hiç arama.”
Babasını dinlemez oğlan.
“Amca bir ev alacağız, 43 bin lira, 42’sini bulduk bin lira açığımız var. Bana bin lira gönderir misin?”
“Sana bir şey diyeyim mi, 2 bin lira bul sen, birisini bana gönder.”
Birkaç gün sonra bir arkadaşını arar adam. “Böyle böyle”, anlatır durumu. Bir saat sonra bir çantayla çıkagelir arkadaşı. Açar çantayı. Para dolu içi.
“Hepsini al, kredi çektiysen öde, bana nasıl ve ne zaman geri verirsen ver. Hiç çekinme.”
“Yahu benim bin liraya gereksinimim var.”
“Olmaz, sen hepsini al.”
“Alamam, bin lira benim açığım.”
“Yahu ne zaman ödersen öde, sıkışma.”
“Olmaz arkadaş, olmaz.”
“O zaman şöyle yapalım. Bin lirayı vereyim ben, o da bu eve benim katkım olsun.”
+++
Tarih 28 Kasım 2024. Hava güneşli mi güneşli ama birazcık sert. Varsın olsun, Mut burası, güneş olsun yeter.
Kısa kollu bir gömlek, üzerinde de önü açık yarım yamalak bir ceket, çıkıverdi dışarıya adam.
Sanki kalabalığın en aykırısı o. Herkeste kat kat kazak, üzerinde de ceket, ceketin üzerinde de ya palto ya gocuk; üstü üstüne, üstü üstüne… Hatta kimisinin elleri eldivenli, başları başlıklı, soğukla sevişmeleri yasak, hava biraz daha sert olsa her şey bir kat daha, bir kat daha…
Üşümenin de bir tadı var yahu!…