Uzun zamandır böyle bir yazı yazmayı düşünüyordum. Ama yazsam mı yazmasam mı, bunu da düşünüyordum. Evlerde tutukluyuz, zamanımız bol, bu yüzden de “satır araları” biraz daha çoğaldı ya, yazmaya karar verdim. “Doğru” diyenler kadar “Al işte!” diyenler de olacaktır. Olsun!.. Üstelik birazcık da uzun oldu, olsun!..
Aslında bu yazı paylaşımlar konusunda ağırlıklı olarak belirlemeler ve önsezilerdir. İşte “satır araları” dediğim o belirleme ve önsezilerden bazıları:
• Gerçek yaşamda olduğu gibi burada da tanıyorsunuz insanları; onların niteliklerini kişiliklerini; davranışlarını, ayrıntılarını, kendilerini ele verişlerini… Tabi başkaları için siz de aynısınız.
• Gerçek dost, gerçek arkadaş burada da aynıdır…
• Toplum olarak az okuduğumuzu, hele hele uzun yazıların/paylaşımların daha da az okunduğunu anlıyorsunuz. Çünkü kısa yazılara beğeni ve yorum yapanlar daha çok.
• Okumaya, düşünmeye, yorum yapmaya, katkı sunmaya pek yanaşmıyoruz. Hatta kimimiz “paylaşım sahibi kırılmasın” diye yazıyı okur gibi yapıyor, beğen’i tıklıyoruz.
• Hangimiz olursak olalım, paylaşımlarımızın daha çok insan tarafından görülmesini isteriz. İnsani bir duygudur bu da. Ama birçoğumuz gelen bir paylaşımı beğenmekten bile uzak duruyoruz. Duygudaşlık (empati) yetersizliğimiz ve insan psikolojisini yeterince bilmememiz olabilir bu da. Kimimizin gerekçesi ise, paylaşım biraz siyasiyse, korku. Bir de, görmemiş olmakla kimi sorumluluklara yanaşmamak, ya da kendimizi ele vermemek, aslında sosyal medyada olup da sosyal medyayla arası pek iyi değil gibi olmak da denilebilir buna.
• “Şu kadar arkadaşım var, ama beğeni yapan birkaç kişi.” Çoğumuz böyle bir yakınma içindeyiz, bunu böyle paylaşanlarımız da az değil.
• Yazıdan çok, fotoğraf türü paylaşımlar ilgimizi çekiyor. Bir yazı paylaşıyoruz, beğenenimiz 15-20, bir fotoğraf paylaşıyoruz, 150-200.
• Kimimiz birbirimizin öne çıkmaması için beğeni yapmıyoruz. Kıskançlık yani. Böylelerimiz de var. Kimimizin gerekçesi de gurur.
• Kimimiz, “Az olsun, nitelikli olsun” yerine, her gün her saat ve de uzun uzun paylaşımlarla seçiciliği ve niteliği önemsemez duruma düşüyoruz.
• Herkeste var olan bir özelliğimizi öne çıkarmamız biraz yadırganıyor, kibirli birisi yapıyor sanki biraz bizi.
• Birçoğumuz sosyal medyadayız ama yok gibi yapıyoruz.
• Kimimizin paylaşımlarına elimizden geldiği kadar beğeni yapıyoruz. Ama o kimi beğeni yaptıklarımız, bir kez olsun bize beğeni yapmıyor.
• Birçoğumuz en zor, en çok emek harcananı, sıra dışı olanı değil, en kolayı, sıradan olanı alkışlıyoruz.
• Sosyal medya da olsa bir kısmımız yazım kurallarını hiç önemsemiyoruz. Hatta yazdıklarımızı paylaşmadan önce bir kez okumuyoruz bile.
• Hepimiz her paylaşımı göremeyiz, hepsini beğenemeyiz, bu mümkün değil, bunun da bilincindeyiz.
• Bütün bunları yaparken karşımızdakini önemseyip önemseme sınavı da veriyoruz aslında.
• Özelden olsun genelden olsun, çok yakın olunsun olunmasın, “Hayırlı Cumalar” ya da “Bunu siz de paylaşın” türü video vb. gönderiler furyası var. Bunları gönderenlerimiz, ne yazık ki bunların büyük oranda okunmadığını düşünemiyoruz, hatta karşı tarafı bıktırdığımızı bile.
Bana gelince: Arkadaşlık konusunda eskiden beri çok seçici değildim. Arkadaşlıktan çıkardığım bir iki kişi oldu. Şimdi biraz daha seçiciyim. Birisi arkadaşlık mı istedi, birazcık araştırıp onaylıyorum. Arkasından da ya “günaydın” ya “merhaba” diyorum. Görüyor, ama çıt yok kimisinde. “Yolun açık olsun” diyorum ben de kendisine. Mümkün mü herkesi ve herkesin her şeyini beğenmem, okumam, yorumlamam?.. Bu konuda hepimizin beklentisi olabilir ama alınganlığı asla!
Yukarıdaki belirlemeler ve önseziler için sakın ha hiçbir arkadaşım alınganlık yapmasın. Ben de içindeyim çünkü bunların. Ve de bir genellemedir bu.